90’lı Yıllarda Feminizm

90’lı Yıllarda Feminizm


Türkiye Kadın hareketi 90’lı yıllara gelindiğinde ulusal, bölgesel ve yerel kadın
sorunlarını teşhis etmiş; sorunlar üzerine sürekli gitmek gerektiği bilincine varmıştır.
Bu yıllarda Türkiye kadın hareketi kendi kurumsallaşmasını yaratma ihtiyacı
duymuştur. Bir yandan şiddetle mücadele için Mor Çatı Kadın sığınağı vakfı, öte
yandan üniversitelerde kadın araştırmaları merkezleri açılmış, devlet bünyesinde Kadın
Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ile Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı,
bununla birlikte kadın sivil toplum kuruluşu Uçan Süpürge kurulmuştur.
Böylelikle kadın hareketi kent merkezli olmaktan çıkmış; temelde toplumsal
cinsiyeti sorgulayan, yerel kadın sorunlarını da gündemine alan bir içerik kazanmıştır.
Akabinde de pek çok sivil toplum örgütü ülke geneline yayılmıştır. Kadınların kimliği
ve bedeni ise bu örgütlerin öncelikli konularını oluşturmuştur.
Özellikle kadın kimliği konusunun üzerinde duran üçüncü dalga feminizm
dünyada 90’ların ilk yarısında yayılırken Türkiye’de bu süreç 90’ların sonunubulmuştur. Üçüncü dalga feminist hareket, toplumsal cinsiyet rollerinin yıkılmasından
ziyade farklılıkların dile getirilmesinden ve bu farklılıktan oluşan kimliklerin
kabulünden yanadır.
Bu çerçevede Türkiye’de 90’lı yılların sonuna denk gelen üçüncü dalga kadın
hareketine Kürt kadın örgütlenmesi damgasını vurmuştur ve bu durum hâlâ devam
etmektedir. Kürt kadın hareketi bir taraftan Kürt halkının yaşadığı zorlukları, bir yandan
patriarkal aile yapısını çalışma alanı olarak belirlemiştir. Bu nedenle Kürt kadınları önce
Kürt hareketine” yönelmiş, sonradan feministler ile yakın ilişkiler içine girerek Dicle
Kadın Kültür Merkezi’ni kurmuştur. Ayrıca Özgür Kadın Sesi adlı bir dergiyi de yayın
hayatına sokmuşlardır.
Bu dönemde feminist hareketle ilişkiye geçip kendi kimlikleri üzerinden siyaset
yapanlar sadece Kürt kadınlar olmamıştır. Bir yandan çeşitli eşcinsel hakları
örgütlerinde mücadele veren kadınlar diğer yandan ilk olarak Müslüman kadınlar, kendi
hakları için mücadele etme adına Feminist hareket içerisinde saf tutarak, bu maratonun
içine dâhil olmuştur. Müslüman feministler, dünyada Sri Lanka, Nepal, Hindistan gibi
pek çok ülke örneğine benzer bir şekilde seçkinci-tahakkümcü devlet politikalarına karşı
bir duruş sergilemiş; inançlar ve kadınların ezilmişliği arasında bir çelişki olmadığına
dair toplumu ikna etmeye çalışmışlardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir