Anlaşılacağı üzere, akademik feminizm kendini baştan itibaren politik bir duruş/tercih olarak
ortaya koymaktadır ve bunu da politik tercihler karşısında yansız ve nesnel kalınabileceği
iddiasının yaygın kabul gördüğü Akademi içinden yapma iddiasındadır.Bu kadar ‘radikal’
denebilecek bir kimlik ile akademinin soğukkanlı iktidar dehlizleri nasıl dolaşılacaktır? Her
şeyden önce şunu hatırlatmak isterim ki, akademik feminizmin kendini tanımlama sürecinde
ortaya çıkan bir akademik alan olarak ‘Kadın Çalışmaları’nın ilk ‘sahip’leri çoğunlukla, feminist
hareketten gelen aktivist kadınların akademisyen olmasıyla ortaya çıkan bir öncü kuşaktı. Bu
öncü/kurucu kuşağın ilk başlarda üniversitede verdikleri dersler ise çoğu zaman kredisiz,
herkesin katılımına açık, esnek biçimli dersler, atölyeler ve kurslar şeklinde ortaya çıkmıştı.
Bu öncü kuşak kendilerini ‘uçuk’, ‘fantazi’, ‘moda akım’, ‘disiplin dışı’, ‘sert ve vahşi’ gibi
sıfatlarla niteleyenlere çok aldırmadan yol aldılar. Kısacası, kadın çalışmalarının
başlangıcında feminist kadın hareketi ile doğrudan ilişkili feminist kurucuların olması tesadüfi
değildi. 1970’li yılların sonlarında feminist hareket, politik mücadele alanını sokaktan iktidar
odaklarına doğru genişletti; devleti ve siyasal partiler gibi kurumlaşmış, yapılaşmış alanlardaki
iktidar ilişkilerini değiştirme talebi üniversiteyi de içine aldı. Feminist hareketin gereksinimi,
kadınları ezen iktidar ilişkilerini açıklayacak kuramların gelişmesi ve bunu gerçekleştirecek
yöntemlere kafa yormaktı.Yani, 1960’ların sonlarından itibaren sokaklarda radikal siyasetin
değişik biçimlerini sergileyen feministler hayatı değiştirmek için gereksindikleri bilgi alanını
tanımlamaya çalışıyorlar ve akademiye de bu amaçla yerleşmeyi amaçlıyorlardı.
Burada belirtmek gerekir ki, feminizmin akademiye girişi sadece feministlerin Akademi’ye
girişi anlamına gelmiyordu. Üniversitenin idari bir birimi haline gelen kadın çalışmaları alanı,
kendi içine alacağı akademik faaliyetleri tanımlarken, bazı yerlerde, yukarıdaki tazda bir
feministlik kriteri aranmamış ve kadınlarla ilgili her tür çalışmayı aynı çatı altında toplama
eğilimi göstermiştir. Öyleyse açıktır ki, Akademi’de feminist olan ve olmayan kadın çalışmaları
gibi bir farklılığın yarattığı sonuçlar tartışılması gerekenler arasındadır.Akademide feminist
çalışma yapmanın kriterleri üzerine tartışmalar dünyada çok yaygın ve yoğun olarak sürmekle
birlikte, bu tartışmaların zenginliğine gölge düşürmeyecek bir tanımın çok açık ve net olarak
yapılabileceğini düşünüyorum. Feminizmin akademideki amacı kadınları, hakkında bilgi
üretilen bir bilimsel ‘nesne’ konumundan çıkarmak ve kendisi için gereken bilgiyi kendisi üretip
tanımlayan ‘özne’ konumuna getirmektir. Bu amaç üzerinde birleşilmekle birlikte bunun nasıl
gerçekleşeceği asıl tartışma alanıdır.