Elverişsiz konaklama mekânları, toplu yaşama zorunluluğu, gelir düzeyi yetersizliği, sağlık sigortalarının olmaması, dil engeli gibi nedenlerle göç, mülteci sağlığını farklı boyutlarda etkilemektedir. Bu olumsuz etki, toplumsal statüleri ve geleneksel yaşam kalıpları nedeniyle erkeklere kıyasla kadınları daha fazla etkilemekte ve sağlık hizmeti almada dezavantajlı hale getirmektedir (Çaman ve Özvarış, 2010). Mülteci kadınların genel sağlığını etkileyen faktörler, üreme sağlığı problemlerini de dolaylı olarak etkilemektedir. Mülteci kadınların göç öncesinden daha fazla üreme sağlığı problemi yaşadıkları saptanmıştır (Şimşek, Doğan, Hilali ve Özbek, 2015). Ayrıca mülteci kadınlarda doğurganlığın yüksek olduğu, aile planlaması hizmeti kullanma, genital hijyen alışkanlıkları ve üreme sağlığını koruyucu davranışlar açısından yetersizliklerin olduğu saptanmıştır (Gümüş ve ark., 2017).
Psiko-sosyal faktörler Mülteci kadınların ailelerinden ve doğup büyüdüğü topraklardan ayrı kalmaları kadının fiziksel ve psikososyal sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir (Missal, Clark ve Kovaleva, 2016). Mültecilerin psikolojik problemleri genellikle göz ardı edilirken, aslında karşılaştıkları sorunlar karmaşık olduğu için psikolojik desteğe daha fazla ihtiyaç duymaktadırlar (Önal ve Keklik, 2016). Stres ve travma, immün sistemi baskılamakta ve depresyona yatkınlığı artırmaktadır. Mülteci kadınların tamamına yakınının ruhsal çöküntü içinde olduğu ve her 10 kadından birinin intihar girişimi olduğu saptanmıştır (Şimşek ve ark., 2015).
Kültürel faktörler Mülteci kadınların göç ettikleri ülkede sağlık hizmetlerine erişimleri ve hizmet kullanma durumları, onların toplumsal statülerini belirleyen kültürel değerleri ve sosyo-ekonomik özelliklerinden de etkilenmektedir (Gümüş ve ark., 2017). Göç eden bireylerin, kendi sosyal ortamlarını, bazı geleneksel ve kültürel davranışları sürdürme çabaları uyum sürecini engellemektedir. Bu durum göçün kadınlar üzerinde olumlu sayılabilecek sonuçlarını etkisizleştirebilmektedir. Örneğin düşük gelirli ülkeden yüksek gelirli bir ülkeye göç eden kadınlar, sağlık hizmetleri imkanı daha fazla olmasına rağmen, o ülkenin dilini konuşamama gibi nedenlerle bu olanaklardan yeterince yararlanamamaktadır (Çakmak, 2010). Ayrıca göç eden kadınlar açısından çocuk doğurmak özellikle de erkek çocuk sahibi olmak, kültürel olarak kadının statüsü açısından oldukça önemli olabilmektedir. Böylece mülteci kadınların aile planlaması hizmetlerinden yararlanma oranları düşebilmektedir. Bu durum daha çok kadınları olumsuz etkileyip, geleneksel düşünce kalıpları nedeniyle sağlık hizmeti almada dezavantajlı hale getirmektedir (Çakmak, 2010; Mccann, Poot ve Sanderson, 2010; Şenol ve Dinç, 2016).
Ekonomik problemler Göç süreci ile birlikte maddi sorunlar ortaya çıkmakta ve mültecilerin yaşam kalitesi önemli derecede düşmektedir. Bu durumun başlıca nedenleri olarak gelirlerinin giderlerinden az olması, devletten sosyal yardım alma oranlarının düşük olması ve toplu mekanlarda yaşama sayılabilir (Gümüş ve ark., 2017). Mültecilerin tamamına yakınının maddi olarak yüksek düzeyde sorun yaşadıkları belirtilmektedir (Önal ve Keklik, 2016). Mülteci kadınlar çeşitli sebeplerden dolayı ya hiç çalışmamakta ya da erkeklere oranla iş gücüne daha az katılmaktadır. Çalışan grubun ise tehlikeli ve ağır işlerde, hiçbir önlem alınmadan, ucuz insan gücü, kayıt dışı ve sigortasız olarak çalıştırılması gibi istihdam problemleri birçok mültecinin sağlık sorunları yaşamasına neden olmaktadır. Bunun yanında sosyo-ekonomik düzeyin düşük olduğu göçmen aileler genellikle sağlık merkezlerine uzak yıkık dökük yerleşim yerlerinde yaşamaktadırlar. Göç alan bölgelerdeki sağlık hizmetlerinin yürütülmesine ilişkin alt yapı ve insan gücü yetersizliği, sağlık politikalarının göç edenlerin bakım giderlerini karşılar nitelikte olmaması mülteci kadınların sağlık problemlerinin artmasına neden olmaktadır. Böylece mülteci kadınların sağlık hizmetlerine ulaşımı ve yeterli bakım alması engellenmektedir (Bilican ve Ayan, 2016; Türk Tabipler Birliği [TTB], 2016).
Mültecilere yönelik tutum ve davranışlar Mülteci nüfusunun artışı ve mültecilerin günlük hayatta daha fazla yer almaya başlaması yerli halkın mülteciler hakkındaki görüşlerini de etkilemektedir. Mültecilere yönelik toplumda özellikle ahlaki normlar, kültürel yapı ve ekonomik yük gibi konularda negatif tutum ve tehdit algısı oluşabilmektedir (Düşünder ve Çilingir, 2017). Sağlık hizmetlerinde de personelin mülteci bireylere karşı uygun olmayan davranış sergilemesi ya da etnik ve kültürel ayrımcılık uygulaması mülteci hastalarla etkileşime girerken tıbbi karar ve bakım davranışlarını olumsuz etkileyebilmektedir (Dias, Gama, Cargaleiro ve Martins, 2012). Bu olumsuz tutumlar nedeniyle mültecilerin tedaviye uyumları güçleşmekte, sağlık hizmetlerinden yararlanma oranları azalmakta, fiziksel ve ruhsal sağlıkları olumsuz etkilenmektedir (Çaman ve Özvarış, 2010; Önal ve Keklik, 2016).