İsrail’in Gazze’yi bombalaması ve beraberinde işlediği savaş suçları iki aydır devam ediyor. Bu süreçte dünya genelinde uygulanan protestoların yanı sıra öne çıkan bir diğer eylem ise boykot. Aslında bir diğer anlamda silahsız yapılan savaş olarak da düşünülebilir. Çünkü boykotun tarihsel süreç içerisinde birçok defa kullanıldığı ve bu yöntemle savaşların dahi kazanıldığı bilinmektedir. Böylelikle boykot kitlesel bir güç haline gelmektedir.
Daha çok haklara ve hukuka aykırı bir durum oluştuğunda ve gücü elinde barındıran tarafların buna müdahale etmediği durumlarda bireylerin kendi hakkını veya mağdur kişilerin hakkını elde etmek için ortaya koyduğu tepkidir. Boykot mikro boyutta başlamakta ve makro boyuta kadar ulaşmaktadır. Kültürel, sosyal, psikolojik, akademik ve ekonomik olarak birçok çeşidir vardır. Boykotun etkili olabilmesi için kavramsal altyapı, kültürel kodlara uyumluluk, ekonomik gerçekliklerle paralellik gibi unsurlar öne çıkıyor. Kitlesel boykotlar için mutlaka uzun vadeli yol haritası, iletişim planı ve stratejiler belirlenmeli. Boykotun kaynakları doğru belirlenmeli ve amacına ulaşana kadar gündemden düşürülmemelidir.
Boykot sadece ekonomik ve sosyal boyutlarıyla değil, psikolojik yönüyle de sağaltıcı bir etkiye sahip. Kötülerden ve kötülüklerden uzak durmak, insanları, toplumları ve nihayetinde dünyayı kısa, orta ve uzun vadede düzeltme potansiyeline sahip. Markaların küresel iddialara sahip olduğu dünyada tüketicilerin de ortak hassasiyetlerde birleşerek baskı oluşturması, reklam veren kimliği ile medya üzerinde baskı kuranlar için de bir dizginleme imkanı sunacaktır.
Kitlesel katılımın sağlandığı boykot kampanyaları bugün dünyanın en büyük devletlerinden Hindistan ve ABD’nin kuruluşuna vesile oldu. Bu yönüyle boykotun önemli bir araç olduğunu söyleyebiliriz. Kapitalist sistemin bireyin üzerinde yönlendirici ve etkili olduğu bir düzende boykot yaşam tarzı haline gelmelidir. Böylelikle büyük ölçüde barış ortamının sağlanabileceği daha huzurlu bir dünyada yaşamak mümkün.
Kaynak: