‘’Anlamıyorlar, nazlanıyorum sanıyorlar. Oysa hiçbir şey istemiyor içim.’’ Oğuz Atay
Yazarın bu cümlesi özellikle son zamanlarda ortaya çıkan ve daha çok gençleri etkileyen en büyük sorunlardan birine tercüman oluyor. Bu sorun ‘Languishing Sendromu’ adıyla da bilinen tatsızlık, hayattan zevk alamama sendromudur.
Languishing Sendromu Nedir?
Languishing, iyi olma haliyle depresyon arasında ortada bulunan bir duygu durumudur. Hayata karşı isteksizlik, motivasyon kaybı, durgunluk ve boşlukta hissetme halidir. ‘’İyilik halinin yokluğu’’ diye de adlandırılabilir. Sıklıkla tükenmişlik sendromu ve depresyonla karıştırılabilir ancak ne tükenmişlik halindeki enerjisizlik ne de depresyondaki umutsuzluk hissi yoktur. Bu yüzden psikolojik bir rahatsızlığın belirtileri görülmez ama tam bir ruhsal sağlıklılık hali de yoktur. Aynı zamanda Languishing, bireylerin yaşama karşı hissettikleri olumlu tutumların eksikliği, potansiyellerini ortaya koyamamaları, ilham verici kaynakların ya da amaçların eksik olması olarak da açıklanıyor.
Languishing’in belirtileri nelerdir?
- Hayata karşı genel isteksizlik.
- Yapılması gereken sorumlulukları sürekli ertelemek
- Eskiden keyif alınan aktivitelerden eskisi kadar keyif almamak
- Konsantrasyon bozukluğu
- Amaçsızlık
Bütün bu tanımlamaların ve belirtilerin üzerine söylenebilir ki bu sorun dikkate alınmadığı takdirde daha kötü bir duygu durum bozukluğuna yani depresyona sebep olabilir. Aslında eskiden beri bilinen bir sendrom olmasına rağmen Covid-19 pandemisiyle patlak vermiş bir durumda. Çünkü pandemi ile birlikte eve kapanan ve sosyal işlevselliği kısıtlanan gençler bir boşluğa düştü. İlk kez yaşadıkları bu durum karşısında çaresizlerdi ve bu durumla nasıl başa çıkacaklarına dair bir fikirleri yoktu. Aslında ilk zamanlarda evde vakit geçirmek için çeşitli aktiviteler yapılabilse dahi kapanmanın süresi uzadıkça duygu durumunda değişimler de gözlemlenmeye başlandı. Beynimiz güvende hissedebilmek için baş etme yöntemleri geliştirmeye çalıştı ve bir şekilde kapanmanın sağladığı bunalımdan kaçmayı başardı veya buna çabaladı. 2021 yılı itibariyle ise pandemi bitti ve artık beynin kaçması gereken bir durum kalmadı. Fakat pandeminin süresi çok uzundu ve beyin çok fazla aktif kaldı. Haliyle bu durum hayatımızda bir boşluğa yol açtı. Languishing sendromunda sergilenen belirtilerin sebeplerinden biri de yaşanılan bu durum oldu.
Kendisine bir hedef belirlemiş ve bir amacı olan gençlerin bu durumdan daha az etkilendiğini düşünüyorum. Çünkü ulaşmak istediği hedef hayattan zevk alabilmesi için bir sebep sunuyor. Aynı zamanda değerleri olan ve bu konuda hassas davranan bireyleri de buna dahil edebiliriz. Değerlerimiz yaşamayı biraz daha olsun anlamlı kılan şeyler. Örneğin sevgi, dürüst olma, saygı, vb. birçok değerimiz var. Özellikle genç bireylerin değerlerini oluşturma ve sürdürme konusunda daha dikkatli olması önem arz ediyor.
Bununla birlikte internet ve medya bağımlısı, çok fazla sorumluluğu olan, kaygılı, işsiz veya sadece anı yaşayan gençlerin bu sendromu daha derinden hissettiğine eminim. Ayrıca kişinin maneviyattan uzak bir yaşam sergilemesi de bu girdaba yakalanmasının önünde büyük bir etken olmaktadır.
Peki bu durumla nasıl başa çıkabiliriz?
Birçok sorunda çözüm önerisi olarak sunulduğu gibi bu durumla da başa çıkmada; düzenli ve kaliteli uyku rutini oluşturma, egzersizler, bedenin sağlığını koruma, sosyal ilişkileri kuvvetlendirme, sağlıklı beslenme gibi düzenli rutinler oluşturma ve aktiviteler yapma etkili yöntemler arasında olacaktır. İyileşme halini destekler. Bir amaç veya hedef sahibi olmayan bireylerin ise daha savunmasız olduğu aşikâr. Bu yüzden genç bireylerin kendisine bir amaç ve hedef belirlemesi de oldukça etkili olacaktır. Bu hedefler doğrultusunda o an ilgilendiği şeye dikkatini tam verebilmesi yani anda kalması da çok önemli bir durumdur. Pandemi ile beraber küresel olarak ergen intiharlarının arttığını da göz önünde bulundurduğumuzda bir amaç sağlanması ve sosyal işlevselliğinin artırılmasının büyük önem taşıdığını da göz ardı edemeyiz. Amaç ve hedefler belirlenirken bireyin değiştirmek istediği ve ihtiyaç duyduğu şeyleri bir liste haline getirmesi istenebilir. Daha sonrasında Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi göz önünde bulundurularak sıralanmalı, çözüm önerileri bulunmalı ve uygulamaya geçilmelidir.
Bunlara ek olarak kişinin içindeki manevi boşluğu doldurması ve yaratıcı ile arasında olan ilişkiyi kuvvetlendirmesinin bu sendromla baş etmede oldukça etkili olacağını düşünüyorum. Çünkü dünyada mutlu olmak için yeterli sebepleri olmasına rağmen hala içindeki boşluğu dolduramamasından mütevellit intihar eden onlarca insan var. Dolduramadığı veya anlamlandıramadığı o boşluğun ise manevi boşluk olduğu kanaatindeyim. Ayriyeten önemli bir diğer husus değerlerimiz. Birey henüz gençken değerlerinin farkında olup onları koruyup taviz vermezse hayatını daha anlamlı kılabilir. Tutunduğu değerleri ile içindeki boşluğu doldurabilir.
Son olarak Prof. Dr. Nevzat TARHAN’ ın dediği gibi; ahlaki ve manevi değerler her iki dünyada da başarıyı kazandırır. Değerlerimize sımsıkı tutunalım ve hiç olmazsa onlar için yaşayalım.
KAYNAKLAR