Genel anlamda, aile içi şiddeti önleyebilmek öncelikle onun toplumsal bir olgu olduğunu kabul etmeyi gerektirmektedir. Bu durumda, tüm toplumsal kuruluşların kendi paylarına düşeni yapmaları gerekmektedir. Örneğin hukuksal alanda cinsiyet farklılıklarını temel alarak hazırlanan yasalardan çok, adının uğradığı şiddeti kanıtlamasına yardımcı, duygusal ve maddi zararını karşılamayı esas edinen, şiddeti uygulayana caydırıcı cezai hükümler sunan yasal düzenlemelere gereksinim vardır (Page ve İnce 2008). Aile içi şiddete psikososyal yaklaşımda hemşire, hekim, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, emniyet mensupları gibi birçok meslek üyelerinin bulunduğu multidisipliner ekip üyeleri yer almaktadır (Humphreys ve Campbell 2011). Uzmanlar psikososyal yaklaşımda üç aşama tanımlamışlardır. Bu alanda yapılması gereken ekip üyelerinin belirlenmesi ve aile ile görüşmede şiddet ile ilgili yeterli ve doğru bilgi alma ve şiddeti tanımlamak olarak belirlenebilir (Patel ve ark. 2012). Daha sonra şiddet olgusuna maruz kalan aile üyelerine koruyucu ve önleyici çalışmalar kapsamında psikososyal yaklaşımda bulunulmalıdır.
Psikososyal müdahaleler arasında; Aile Odaklı Terapiler, İnsan ilişkilerinde Yaratıcı Drama Yaklaşımı, Psikodrama, Bilişsel Davranışçı Terapi, Çözüm Odaklı Terapi gibi uygulamalar yer almaktadır (Eriksson ve Näsman, 2012). Aile içi şiddette uygulanabilecek psikososyal uygulamaları ilgili yaklaşımın eğitim sürecini tamamlayan hemşire, psikiyatri uzmanı, psikolog, sosyal çalışmacı gibi sağlık profesyonelleri verebilir. terapilerinde aile içi şiddeti önlemeye yönelik ana yaklaşım, akut sorunun yani aile içi şiddetin anlaşılması ve çözümüdür. Öncelikle danışmanlıktan ziyade aileye gereksinim duydukları konularda destek vermek önemlidir. Akut sorunun çözümünden sonra aile bireyleri arasındaki uyumu geliştiren sözel iletişim şekillerini artırmak gelir. Aile üyeleri zıt kutuplarda toplanıp birbirlerinin iletişim çabalarını işitmeme ve dikkate almama eğiliminde olmaktadırlar. Sürekli bir ağız dalaşı içinde olabilirler. Aile terapisine aile üyelerinin tümü birlikte ya da ayrı ayrı alınabilir. Görüşmelerde aile üyelerinin birbirlerini dinleme ve anlamasına yardımcı olunmaktadır.
Tol ve arkadaşlarının (2010) çalışmasında eş şiddetine maruz kalan annelerin şiddete bir şekilde tanıklık eden çocuklarında şiddete uğramayan çocuklara oranla benlik saygısı, anksiyete, depresyon ve davranış sorunlarının olduğu görülmüştür. Moylan ve arkadaşlarının (2010) yaptığı çalışmada aile içi şiddete maruz kalmış çocuklar ve ergenlerdeki davranış sonrası çocukların davranış problemlerinde önemli oranda azalma olduğu görülmüştür
(Moylan ve ark. 2010).
Kaynak: Lök, N., Başoğul, C., & Öncel, S. (2016). Aile içi şiddetin çocuk üzerindeki etkileri ve psikososyal desteğin önemi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 8(2), 155-161.