Hayata savunmasız başlayan ve birilerinin yardımı olmadan hayatta kalmayı başaramayan bir varlıktır insan. Doğar doğmaz karşısında annesini bulur ve ilk onunla etkileşime geçer (Çağdaş, 2009, s. 15). Çocuklar açısından yaşamı boyunca kendisine destek veren bir aileye sahip olmak büyük bir önem taşır. Anne-babaların çocuklarının eğitiminde dikkat etmeleri gereken bir unsur da kendi beklentileri ile çocuklarının yetenekleri arasında dengeyi sağlayabilmektir. Bu dengenin sağlanamadığı çocukların kişilik gelişimlerinde sıkıntılar yaşanır. Hiçbir anne-baba çocuğunu utandırmak ya da rencide etmek için plan yapmaz. Tam tersine, birçok anne-baba her güne çocuğuna karşı daha hoşgörülü ve sevgi dolu başlamayı ister. Ancak, bütün bu iyi niyetlere rağmen, istenmeyen durumlar bir yerde patlak verir. Birçok anne-baba bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde kendini bu çatışma ortamının içinde bulur. Çoğu annebaba ise çocuğunun iyiliği için bir şeyler yaptığını düşünür. Fakat çocuğunu olumsuz bir şekilde etkilediğinin farkında değildir (Ginott, 2009, s. 132). Birçok aile çocuklarına olan yanlış tutumlarını ilerleyen yıllarda çocuklarında 16 SOSYAL POLİTİKA ÇALIŞMALARI dERGİSİ YIL: 16 SAYI: 36 OCAK – HAZİRAN 2016 istemedikleri davranışları gördüklerinde fark eder. Fakat bu durumda gerekli düzeltmeleri yapmak için çok geç olabilir. Bu sebeple ailelerin ebeveyn olarak kendini geliştirmeye açık olmaları, konunun uzmanlarından gerekli yardımları alıp farklı yöntemleri yeri geldiğinde geleneksel çocuk yetiştirme yöntemlerine tercih ederek çocuğuyla bilinçli bir şekilde iletişim kurmalarının önemi giderek artmaktadır. Her çocuk öğrenmeye istekli olarak doğar. Ama bazı durumlarda yetişkinler kendi amaçlarını, bakış açılarını ve görülecek işlerini çocuklara zorla kabul ettirmeye çalıştıklarından çocuklardaki bu isteklilik kırılabilir. Eğitimle ilgili bazı yaklaşımlar çocukları öğrenme öncesinde var olan bilgileriyle kabul etmek yerine, onları doldurulacak boş kaplar olarak görür. Çocuklar eğitim çevrelerinde kendilerini iyi bir şekilde geliştirmek konusunda başarısız olduklarında, eğitimciler onları iyileştirmeye çalışırlar ya da çok kötüyse bazı ceza içeren eylemleri yaptırarak değişeceklerini düşünürler (Curtis ve Carter, 2008, s. 25). Çocukların sözel olarak ifade edemedikleri bazı hareketlere karşı hassasiyet, anne ve babanın çocuklarının o anki ruh halini, ne hissettiğini ve o anda aklından neyin geçtiğini anlamasında çok önemli bir etken olabilir (Yüksel, 2012, s. 96). Ebeveynlerin çocuklarıyla doğru iletişimde bulunabilmeleri, onların ne demek istediğini anlayabilmeleri için, çocuklarının içinde bulunduğu gelişim özelliklerini, çocuğunun ilgilerini, sosyal çevresiyle olan etkileşimini iyi bilmeleri ve buna göre davranmaları gerekir. Çocuğunu iyi tanımayan anne ve babalar, onları sadece davranışının sonucuna göre yargılar ve telafisi zor olumsuzluklara neden olabilirler. Çocukların başarısını sadece akademik olarak ölçmek yanlış bir değerlendirme olur. Ailelerin çocuklarına kazandırdıkları mental becerilerin yanında problem çözme, bulunduğu ortama uyum sağlama, empati kurma, eleştirel düşünme gibi becerilerin kazandırılması da büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü insan her yönüyle birbirini tamamlayan bir varlıktır. Akademik başarısı yüksek olmasına rağmen duygusal yönden zayıf olan bir birey için başarılı demek doğru değildir. Bu sebeple aileler çocuklarını birçok açıdan geliştirmeye çalışmalı ve bunun için gerekli ortamları sağlamalıdır. 17 ANNE BABA EĞİTİMİNİN AİLE ÇOCUK İLİŞKİLERİNE ETKİSİ Erdoğan ÖZEL – Hikmet ZELYURT Ev ve toplum yaşamını düzenleyen bir kısım kuralların olması doğaldır. Bunu, değer sistemleri ortaya koyar. Bunlar açık bir şekilde çocuklara öğretilmelidir ki çocuk toplumla çatışmadan, uyum sağlayabilsin. Bu süreç kuşkusuz çocuğun yetişkinlerin yaşamına hazırlanması, kültürlenmesi, sosyalleşmesi işidir. Eğer çocuk, bu kuralların bir kısmına ters düşen davranışlara girerse, bunun sonucunda kendisini yaralayan yıkıcı etmenlere katlanmak zorunda kalır. Ancak bu durum çocuğun sevgiden, şekatten yoksun bırakılmasına neden olmamalı, ana-babalar bundan kaçınmalıdır (Bilen, 2004, s.7). Anne ve babaların çocuklarına gösterdikleri aşırı müsamaha ya da aşırı baskıcı bir tutumdansa gösterilen tutarlı davranışlar, zamanla çocukta neyi yapıp neyi yapmayacağı konusunda yol gösterici olur. Gençtoprak (2010) çocukların anne-babalarıyla ilişkide algıladıkları kabul- red, psikolojik uyum ve akademik başarıları; cinsiyet, yaş, kardeş sayısı, anne-babanın eğitim düzeyi ve mesleki durumu değişkenleri açısından inceleyen bir çalışma yapmıştır. Çalışmada aile içinde oluşan sevginin, şekatin ve ilginin, güven veren, destekleyen, demokratik bir ortamın oluşmasında önemli olduğu sonucuna ulaşmıştır. Aynı zamanda ebeveynlerin çocuklarına karsı demokratik tutum sergilemelerinin ise anne-babanın çocuklarıyla daha sağlıklı ve etkili bir şekilde iletişim kurmalarını sağlayacağını belirtmiştir (s. 1). 1.3. Anne-Baba Seminerleri Erken çocukluk döneminde çocuğun bakımında ve eğitiminde ebeveynlerin etkisi eskiden beri bilinmektedir. Hiçbir programın ve okulun mevcut olmadığı yerde de çocukları yetiştirmek ve eğitmek ailenin vazifesiydi. Ailelerin, çocuklarının ilk disipline edenleri ve öğretmenleri oldukları düşünülse de gelişen ve değişen dünyada çocukların ailelerin kendi bilgileriyle yetiştirmelerinin yeterli olmadığı görülmektedir. Erken çocukluk dönemi programları bu ailelerin çocuklarını sosyalleştirme görevlerini desteklemek için tasarlanmıştır (Decker ve Decker, 2005, s. 143). Günümüzde yaşanan toplumsal değişmeler beraberinde farklı kişilik özellikleri de getirmiştir. Teknolojinin hızla ilerlemesi ve bireylerin birçok 18 SOSYAL POLİTİKA ÇALIŞMALARI dERGİSİ YIL: 16 SAYI: 36 OCAK – HAZİRAN 2016 bilgiye kısa sürede ulaşabilmeleri, küçük yaşlardan itibaren teknolojinin kullanılması, bunlara bağlı olarak ortaya çıkan kültürel değişimler çocukların yetiştirilmesi konusunda ailelere farklı sorumluluklar yüklemiştir. Anne ve babaların zamana uygun özelliklerle donanmış çocuklar yetiştirmeleri, onların gelişimlerini yeterince destekleyebilmeleri için ilk olarak sahip oldukları anne-baba tutumlarını gözden geçirmeleri ve yeri geldiğinde tutum ve davranışlarında değişikliğe gitmeleri gerekmektedir. Zengin uyarıcıların sunulduğu, uygun bir ortamda geçen çocukluk dönemi, çocuğun birçok yönden kendini en iyi şekilde geliştirmesini sağlayacaktır. Bunun için ebeveynlerin anneliği ve babalığı duruma göre şekillenen, sıradan bir iş olarak görmemeleri, ellerindeki en değerli varlık olan çocukları için önce kendilerini geliştirmelerinin, yeni bilgiler öğrenmelerinin, farklı yöntemleri araştırmalarının gerekli olduğunu bilmeleri gerekmektedir. Ebeveynler çocukların ilk ve ebedi eğitmenleridirler. Ebeveynler ve uygulamacılar çocuklarının erken yaşlarında beraber çalıştıklarında sonuçlar çocukların gelişimi ve öğrenmesi üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğunu göstermiştir (Bruce, 2010, s. 7). Örneğin, Keçeli- Kaysılı, (2008) yaptığı bir araştırmada evdeki ve okuldaki aile katılımı ile akademik başarı arasındaki anlamlı ilişkiyi ortaya koymuş, aile katılımının öğrencilerin okul başarısında önemli bir yordayıcı olduğunu belirlemiştir (s. 1). Aile katılımı, öğretmenlerin çocukların öğrenmesine yardımcı olan anne ve babaların çocuklarıyla nasıl çalışacaklarını öğretme imkânı bulmaları anlamına gelir. Çalışan anne-babalar, çocuklarını bakımı ve eğitimi için başkalarına teslim ettiklerinde güvenli ve yüksek kaliteli çocuk bakımı talep ediyor ve çocukları yetiştirme konusunda daha fazla yardıma ihtiyaç duyuyorlar. Bu yüzden ebeveynlere onların çocuk yetiştirme çabalarında yardımcı olmak ve onları desteklemek için çocuk bakım merkezleri ve okullar gibi özel mekânlar geliştirilmiştir (Morrison, 1997, s. 130). Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın önderliğinde pek çok kurum ve kuruluş ailelerin eğitimi açısından ciddi bir çaba içindedir. Her ne kadar erken çocukluk eğitiminde finansman, müfredat, öğretmen gibi hususlarda önemli eksiklikler yaşansa da iyi niyetli çalışmalar yapıldığı gerçeği yadsınamaz 19 ANNE BABA EĞİTİMİNİN AİLE ÇOCUK İLİŞKİLERİNE ETKİSİ Erdoğan ÖZEL – Hikmet ZELYURT (Kılıç, 2010, ss. 100-111). Her geçen gün artan anne-baba eğitim programları, okulların ebeveynlerin eğitilmesinin getirilerinin farkında olduğunun bir göstergesidir. Ülkemizde ve dünyada anne-baba eğitimleri ve programlarına olan ilgi gün geçtikçe artmaktadır. Avrupa’dan örnek verecek olursak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı Avrupa’da “Ana Baba Okulu” uygulamaları başlarken Fransa’yı başta İsviçre, İtalya, Hollanda ve Lüksemburg olmak üzere diğer Avrupa ülkeleri izlemiştir. 1964 yılında Fransa’da “Ana Baba Okulları Uluslararası Federasyonu” kurularak Ana Baba Okulları’nın ülke genelinde yaygınlaştırılması ve yapılan çalışmalarda eşgüdümün sağlanması hedelenmiştir. 1965 yılında, 36 değişik ülkedeki kuruluşlar federasyona katılmıştır. Son zamanlarda birçok ülke, bu federasyonun üyesi olarak annebabaların eğitimi ile ilgili oluşturulacak politikaların belirlenmesinde ortak bir çaba göstermektedir (Şahin, 2007, s. 12). Bu çalışmada, eğitim programlarının amacı anne-babaların eğitim almasının yanı sıra konu alanı uzmanlarının da bilgi ve deneyimlerini uygulamaya geçirebilecekleri ortamlar oluşturmaktır. Bu çalışma ile giderek önemi daha fazla hissedilen eğitimde anne baba katılımının artmasını sağlamak amacıyla yapılan anne-baba eğitimlerinin etkinliğini inceleyerek, eğitim kurumlarının anne babalara bu konuda daha çok ve çeşitli programlar sunmalarını, ailelerin de kendilerini çocukları konusunda daha iyi yetiştirmelerinin gerekliliğine inanarak bu programlara katılımlarının artmasını sağlamayı hedeflemektedir.
Kaynak: Erdoğan, Ö. Z. E. L., & Zelyurt, H. (2016). Anne baba eğitiminin aile çocuk ilişkilerine etkisi. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, (36).