Yaşlılık Dönemi Sosyal Özellikleri

Yaşlılık Dönemi Sosyal Özellikleri

Yaşlanmanın sosyal anlamı toplumlar arasında farklılıklar göstermektedir. Yaşlılıkta toplumsal rol, sorumluluklar ve ilişkilerde oldukça önemli olan birçok değişiklikler ortaya çıkmaktadır. Yaşlanmayla birlikte birey kendine özgü rol ve sorumlulukları olan yeni bir toplumsal konuma geçer. Toplum yaşlı bireyden daha önce beklediği şeyleri beklememeye hatta bazı davranışları yaptığında daha önce yaptırım uyguladığı halde şimdi “hoş görmeye ve affetmeye” (İlgar, 2008:63) başlar. Yaşlanma sosyal bir geri çekiliş ve yaşamın birçok alanında (iş, gelir, sağlık gibi) rol, statü kaybedilmesi anlamına gelebilmektedir. Emeklilikle birlikte birey daha önceden kararlar alıp belirleyici rol oynadığı bir yaşam döneminden, ikinci planda olduğu bir yaşam dönemine geçer. Emekliliğine hazırlanmayan bireyler kendini boşlukta hissedebilir, bireysel üretkenliğin kaybı, sosyal ilişkilerde sınırlanmalara yol açar. Bağımlı olma durumu ise yaşlı bireyin özgüveninin sarsılmasına neden olur. Oysaki hayatın hiçbir evresinde insanın büyük sosyal gruplara dâhil olma ihtiyacında bir azalma olmaz.  Ancak yaşın ilerlemesiyle birlikte sosyal ve duygusal hayat değişir. Sosyal çevre daralır, toplum içerisindeki rol değişikliği hem niceliksel hem de niteliksel anlamda bir geriye gidiş şeklindedir. Sosyal desteğin kişilerin iyi olma halleri üzerindeki etkisini değerlendirdikleri “Stres, Sosyal Destek ve Tamponlama Hipotezi” isimli makalesinde daha az sosyal destek gören yaşlıların ölüm oranının daha fazla sosyal destek gören yaşlılara göre daha fazla olduğunu belirtmişlerdir. Bu nedenle yakınlarıyla beraber yaşayan yaşlıların yalnız yaşayan yaşlılara nazaran duygusal anlamda iyi olma hallerinin daha iyi olacağını ve yaşayacakları stresli durumlarla mücadele etmede daha başarılı olacaklarını söylemek mümkündür.

Yine, Laura Fratiglioni ve arkadaşlarının (2000) yaptıkları bir  çalışmada olumlu sosyal ağların yaşlıların bilişsel gerilemesine karşı koruyucu olabileceğini ortaya koymuşlardır. 1200 den fazla sayıda yaşlı bireyin üç yıl boyunca takip edilerek test edildiği bu çalışmada güçlü ve olumlu sosyal ağa sahip yaşlıların üç yılın sonunda yalnız olan yaşlılara göre %60 oranında daha az Demans belirtisi gösterdiği görülmüştür (Aktaran: Charles ve Carstensen, 2014). Bu nedenle çocukların evlenerek evden ayrılıp gitmeleri, eşlerin ve arkadaşlarının ölümü ve emeklilik gibi nedenlerle yaşlıların yalnız kalması yaşadıkları en büyük sorunlardan birisidir. Yaşlılıkta kişinin toplumsal etkinliği ve gücü, saygınlığı, yakın ilişkileri, sosyal yaşantısı ve beklentileri azalır. Kendi ihtiyaçlarını karşılayıp diğer insanlara yardım ederken giderek yardıma muhtaç insan durumuna gelebilmektedir. Yaşlı kimse, günün birinde kısa veya uzun bir dönemde çocuklarına bağımlı olarak kalabileceği düşüncesinden tedirgin olmaya başlar. Birçok yaşlıya göre bağımlı olma düşüncesi küçük düşürücü ve suçluluk duygusu uyandırıcıdır. Bir kısmına göre de memnunlukla karşılayacakları yardım anlamı taşımaktadır. Yaşlılık perdelerin kapandığı, yaşam oyununun tüm sırlarının ortaya çıktığı, aktörün sahneyi terk etmesinin yaklaştığı bir safhadır. Bu safhada oyuncu, sahnelediği oyunun kendisi ve başkalarınca beğenilmesini arzu eder. O zaman mutlu olur. Sahneden mutlu bir şekilde iner. Ama başarısız bir oyun sergilediğine inanırsa, bu oyunu sergilediğine pişman olur. Bu yüzden yaşlanan her toplumun temel hedefi, işten arındırılmış bir yaşlılık yaratmak yerine, pişmanlık duygusundan arındırılmış bir yaşlılık yaratmak olmalıdır (Yerli, 2007:1003).

Kaynak:

İLGAR, Lütfü (2008). “Yaşlılık Dönemi Sosyal Özellikleri ve Serbest Zaman Etkinlikleri”, Ersanlı K., Kalkan M. (eds), Psikolojik, Sosyal ve Bedensel Açıdan Yaşlılık içinde, (s. 63-96) Ankara: Pegem Akademi.

Yerli, G. (2017). YAŞLILIK DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ VE YAŞLILARA YÖNELİK SOSYAL HİZMETLER. Journal of International Social Research, 10(52).

CHARLES, Susan T. ve MAVANDADI, Shahrzad. (2003). “Relationships and Health Across the Life Span”, Lang F, Fingerman K (eds) Growing Together: Personal Relationships Across the Life Span içinde (s.240-267). New York: Cambridge University Press.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir