Gelecek, yaşanmamış, ama bireyin kendi istekleri doğrultusunda yaşamayı istediği, yaşamın insanoğlunu hep ileriye yönelten bir bölümüdür. Bu bağlamda gelecek beklentisi kavramına göz attığımızda bireyin, gelecekte nasıl, nerede, kimlerle, hangi konumda vb. olmak istediği arzusuna bağlı olarak, bireysel ve toplumsal yaşamdan talep ettikleridir. Ekonomik, sosyal ve kültürel unsurlar, çocuğun gelecek beklentisi üzerinde etkilidir. Dolayısıyla bu noktada sözü geçen unsurları ayrı ayrı ele almak gerekmektedir. Ekonomik Unsurlar: Çocuk işgücü kullanımının önemli nedenleri arasında hızlı nüfus artışı ve kırdan-kente göç olgusunu ifade etmek mümkündür. Hızlı nüfus artışı toplam nüfus içindeki çocukların oransal payını arttırmaktadır. Bu durum da, çocuklara yönelik toplumsal hizmet yatırımlarına daha çok pay ayrılmasını gerektirmektedir. Bunu karşılayamayan gelişmemiş ekonomilerde, çocukların çalışma yaşamına erken yaşta katılmaları kaçınılmaz olmaktadır. Bir ekonomik yapı içerisinde tarımın, küçük ölçekli imalat ve hizmet sektörlerinin yaygınlığı ve bu alanların yeterince örgütlü olmaması, çocuk işgücüne olan talebi de arttırmaktadır (Karataş, 1993: 93). Çalışan çocuklar açısından duruma bakıldığında çocuğun gerek düzenli eğitim görmesi, gerekse gelişimini sağlıklı bir şekilde tamamlayacak koşullara sahip olması boyutunda, ekonomik etmenlerin oldukça etkili olduğu söylenebilir. Ülkemizde, ‘Çıraklık Eğitim Merkezi’ne devam eden çocukların genelde alt sosyo-ekonomik düzeyden geldikleri bilinmektedir. Bu durum aslında, çeşitli mesleklere ve ülkenin ihtiyacına göre iş planlaması politikalarıyla ilgili olduğu gibi çocukların yeterli eğitimi alacak maddi ve manevi şartlara sahip olmamasıyla da ilgili bir durumdur. Bu çocukların ana-babaları veya diğer aile üyeleri ya sosyal güvencesiz marjinal gündelik işlerde düşük gelir elde ederek veya düzensiz bir gelire sahip şekilde çalışmakta ya da kamu veya özel sektörde düzenli ve sosyal güvenceli bir işe sahip olsa dahi, gelir dağılımı adaletsizliğinden temelini alan yine düşük gelire sahip bulunmaktadır. Zor şartlar altında günlük yaşamını sürdürebilmek, temel insani ihtiyaçlarını (yiyecek, giyecek, barınma, sağlık vb.) karşılayabilmekle daha çok meşgul olan bu insanlar, yoksulluğun getirdiği diğer birçok sorunla da boğuşurken, çocuklarını eğitim sürecinde hem maddi hem manevi (eğitim imkânları sağlama, eğitimlerini destekleme, motive etme, eğitimlerinin içeriğiyle ilgilenme, okulla işbirliği yapma vb.) açıdan destekleyecek güce, morale sahip görünmemektedir. Çocuklarını, daha az sayıda öğrencilerin yer aldığı sınıflarda, daha kaliteli eğitime sahip okullarda okutamamaktadır. Bu aileler fırsat eşitliğine sahip olmayan, çoğu zaman da mağdur olan ailelerdir. Bu nedenle de bu ailelerin çocukları, eğitim süreçlerinde daha fazla yol alamayıp, kısa yoldan iş-meslek sahibi olmayı seçmek zorunda kalmaktadır. Yoksulluk döngüsünde, başlangıçta yoksulluk içinde yaşayan ebeveynler ve küçük çocukları yaşam mücadelesi içindedir. Bu aile üyeleri, asgarinin altında yaşam şartlarına sahip olmakla ilgili bir takım olumsuz sonuçlara maruz kalan, yoksulluğun getirdiği sorunlarla boğuşan, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çeken bir aile ortamında yaşamaktadır. Bu durum, çocukların eğitim süreçlerini de etkilemektedir. Yeterince beslenemeyen, okul ihtiyaçları karşılanamayan, eğitim sürecine ilişkin ailesinden yeterli ilgi ya da desteği göremeyen çocuk, okula ve derslerine ilgisiz kalmaktadır. Aile de bu arada, yoksulluğun getirdiği problemleri gidermek ve onlarla mücadele etmekle meşguldür. Daha sonra döngüde, çocukların standart altı yaşam şartlarına yönelik tepkisi ortaya çıkmaktadır. Bu süreçte çocuk okuldan ayrılmakta, düşük gelirli bir işte çalışmaya ve/veya evlenmeye teşebbüs etmektedir. Tabiî ki eğitsel düzeydeki düşüklüğe bağlı, yeterli gelir getiren düzenli bir işe sahip olamamayla da ilgili olarak, bu çocuklar da yoksulluk şartlarına sahip olmayı sürdürmektedir. Erken evlenmeleriyle beraber, giderlerinde bir artma söz konusudur ve bu durum gerek mesleki gerekse örgün eğitim düzeylerinde daha ileriye gidememelerine neden olmaktadır. Ayrıca bir çocuğa sahip olmalarıyla birlikte, geçimlerini sağlamakta zorluk içine düşmektedirler. Böylece kendi ailelerinden getirdikleri yoksulluğu, kendileri yaşarken çocuklarına da yaşatmakta ve döngü kuşaklar arası kısır bir şekilde sürüp gitmektedir. Yoksulluk kültürü kapsamında sahip olunan özellikler, bu şekilde eski kuşaktan yeni kuşağa geçmektedir. Başlangıçta ifade edilen Çıraklık Eğitim Merkezleri gibi kısa yoldan iş edinmeye destek olan mesleki eğitim kurslarına devam eden çocuğa sahip ailelerin, genelde temel insani hizmetler (sağlık, barınma, sosyal güvence, eğitim vb.)’e ulaşmada eşit fırsatlara sahip olmadıkları bilinmekte ve tartışılmaktadır. Konu, yukarıda çalışan çocuğa sahip ailelerin yaşamında devamlı bir süreç olarak aktarılan yoksulluk döngüsü bağlamında düşünüldüğünde, bu döngü içinde yetişen çocukların gelecek beklentilerinin, sosyo-ekonomik düzeyi daha iyi olanlara göre daha düşük düzeyde olması kaçınılmaz gibi görünmektedir. Sosyal ve Kültürel Unsurlar: Çocuklar için, içinde yaşadıkları kültür ve bu kültür bağlamında ele alınan sosyalleşme boyutları onların gelecek tasarımlarının içeriğinde etkili bir rol oynar.
Çalışan çocukların gelecek beklentisine, aile, arkadaş grubu, okul çevresi, yaşadığı bölge, bireyin kendi özellikleri, (yaş, yetenek, cinsiyet gibi) ve daha da genelde içinde bulunulan toplumsal yapının bir bütün olarak etkisi söz konusudur. Çünkü birey şekillendiği toplumun istek, beklenti ve kabul görme durumuna göre hayatına yön vermeye çalışacaktır. O toplum içinde yoğrulmuş, o toplumun değerlerini benimsemiş bir birey için, sosyal çevreden bağımsız bir yaşam kurma düşüncesi mümkün olmayabilir. Örneğin, mesleki statünün önemli olduğu bir çevrede, birey iyi bir eğitim alarak, statüsü olan bir işe sahip olmak ister. Bir diğer örnek olarak işsizliğin hat safhalarda olduğu bir toplumda herhangi bir işinin olması kabul görüyorsa, birey statülü bir iş için çabalamayı sonraki sürece bırakarak, geleceğini devam ettirmek için sadece bir işinin olmasını ister. Bu bağlamda konuya bakıldığında, bireyin sosyal çevresi ve içinde yaşadığı toplumun, bireyin geleceği için oluşturduğu altyapıların önemi düşünülebilir (İkizoğlu vd., 2007: 37)
Kaynaklar:
Karataş, K. (1993) “Çocuk İşgücü Sorunu: Nedenleri, Sonuçları ve Çözüm Önerileri”, Ankara: Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Dergisi, 11(1–2–3).
İKİZOĞLU, M., DÖLEK, B. Ö., & ÇİFCİ, E. G. (2007). ÇALIŞAN ÇOCUKLARIN SORUNLARI VE GELECEĞE İLİŞKİN BEKLENTİLERİ. Toplum ve Sosyal Hizmet, 18(2), 21-36.