SOSYAL HİZMETİN AİLE TERAPİSİNDEKİ ROLÜ

SOSYAL HİZMETİN AİLE TERAPİSİNDEKİ ROLÜ

Toplumun en temel kurumlarından birisi olan aile sistemi sosyal hizmetin müdahale odağında da önemli bir yer tutar. Günümüzde yaşanan ekonomik sorunlar, globalleşme sürecinin aile sistemine olumlu ve olumsuz yansımaları aileyi doğrudan etkilemektedir. Toplumdaki ihtiyaç sahiplerine destek olmak ve profesyonel hizmet vermekte sorumlu sosyal hizmet disiplini de, bu sisteme etkili müdahale yollarını geliştirme çabası içindedir. Müdahale kavramı sosyal hizmet literatüründe 1960lardan sonra girmeye başlamıştır. “Aile sistemine müdahale” ise çağdaş sosyal hizmet kavramlaştırmasının bir ürünüdür. Başlangıçta müdahale kavramıyla ilgili çok dar kapsamlı açıklamalar yapılmıştır. Bu dönemde müdahale teşhis sürecinde tedavi kavramının karşılığı olarak ele alınmıştır. Teşhis sosyal hizmet müdahale sürecinin bir parçasıdır ve müdahale, gereğini yerine getirmek üzere yapılanları ifade eden bir kavramdır (Johnson, 1995,3). Çağdaş sosyal hizmet uygulamalarında birçok önemli faktörün etkisiyle bu kavramda (müdahale) bazı önemli değişiklikler olmuştur.

Günümüzde sosyal hizmet yaklaşımı aileye hizmet vermenin doğasına bağlı olarak, bu sistemler arasındaki ilişkilere dayanır. Bu tarzda sistemler sağlayıcı misyonu için gereklidir. Böylece değişim sağlayıcı gerçekçi araçlarda bulabilir. Sosyal hizmet uzmanının gerçekçi araçlar bulması (değişim için) onun aileyle çalışırken tek bir sistemle değil, bu sistemle ilgili diğer bütün sistemler ve bunlar arasındaki ilişki ve etkileşime odaklaşmasıyla ilgilidir. Bu tarz bir profesyonel yardımla, arzu edilen değişiklik sistemin bütün parçaları arasındaki uyum ve fonksiyonellik sağlanarak gerçekleştirilebilir. Bu ilişkilerde güç, enerji, iletişim, motivasyon hatta dış çevreden bu sistemlerin her birisine aktarılanlar ve etkileşimler göz önünde bulundurulur. Sosyal hizmet müdahalesinin bu iletişim sisteminin, bütün İhtiyaçlarını dikkate alması esastır. Sosyal hizmet uzmanı farklı kültür gruplarıyla ve aile sistemleriyle çalışırken bu kültürel ortamın aile sistemindeki bütün unsurlara ne yönden, nasıl etkilerde bulunduğunu dikkate alması söz konusudur. Çalışma yaptığımız bir ailede erkek çocukla annenin bağımlılık ilişkisini ve bu ilişkiyi eşiyle ilişkisinde güç elde etmek adına kullanılmasının tipik örneğini görmüştük (Aktaş, 1996,93).

Aile danışması teorik bir modele dayalı olarak yürütülür. Danışma sürecinde danışman (psikiyatrist, sosyal hizmet uzmanı, psikolog v.b.) ailenin ne denli fonksiyonel olduğunu, nelerin yanlış gittiğini ve yanlış gidenlerin değişmesi için neler yapılabileceğini anlayıp tanımlamak durumundadır. Akmakta olan trafikte otomobil benzetmesine baktığımızda; bu otomobil belli bir yolda (tek yönlü ya da çift yönlü hız akışı ve yoğunluğu ile) kendi büyüklüğü, hızı ve fonksiyonelliği ile yoluna devam etmektedir. Tek başına arabayı anlatmak, çevre koşulları (hava gibi) ve yolun özellikleri göz önünde bulundurulmadan arabanın fonksiyonelliğinden bahsetmek oldukça yetersizdir. Aile danışmanları da ailenin fonksiyonelliğini onu oluşturan bireylerin fonksiyonelliğini tanımlayarak açıklayamazlar. Aile üyelerinin zeka düzeyleri, kişilik özellikleri, duygusal durumlarını göz önünde bulundurmak bile bütün olarak aile grubunun tedavi planı için yeterli değildir. Ancak hemen belirtmeliyim ki, aile içindeki üyelerin kişilik yapısı ve duygusal tonunu anlamak onların birbirlerine nasıl bağlandıklarını anlamak için oldukça önemlidir. Bireysel savunma mekanizmalarının anlaşılması ailede kullanılan savunma mekanizmalarının anlaşılmasını da sağlar. Ancak en yakın ve uzun süreli grup olarak aileyi anlamak içindeki bireylerden daha fazla bilgi birikimini ve uygulama becerisini gerektirir. Aileye yönelik birçok kuramsal yaklaşım olduğu sık sık belirtilmiştir. Burada belli başlıları biraz daha ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Bu kuramsal modellerden en önemlisi “sistem kuramı”dır.

Sistem düşüncesi aile tedavisinde bütünleştirici bir çerçeve getirmiştir. Sistem yaklaşımı aileyi çevresiyle ve birbirleriyle ilişki ve etkileşim içinde bulunan parçaların oluşturduğu dinamik bir bütün olarak ele alır. Aile de yer alan alt sistemlerin (anne-baba, çocuklar…) bir işlevi, dolayısıyla bir amacı vardır ve her bir aile kendine özgü bir amaç etrafında şekillenmektedir. Aile, çevresinden çeşitli kaynaklar (girdi) alan açık bir sistem olarak değerlendirilebilir. Çevresinden kendisine aktarılanlardan uygun olanları kabul eder, benimser, çevreye (dış sisteme, aktardıkları (çıktı) kültürel faaliyetlerle, sosyal ilişkileriyle) da dolaylı alarak kendisine yeniden dönebilir. Yani toplum içinde yaşayan aile, hem içindeki üyeleri, hem de dışındaki büyük sistemle karşılıklı bağlılıkları onu bir bütün olarak ayakta tutar. Bu ilişki dış sistemde meydana gelen değişikliklerin aile sistemine de yansımasına neden olur. Bu çerçevede aileyi kapalı bir sistem olarak değerlendirmek durumundadır. Gerçekte ailenin içinde bulunduğu toplumda açık bir sistemdir. Açık olmasının içinde yaşanılan dönemin getirdiği teknolojik gelişmeler (bilgisayar ve internet ağı) ve haberleşme sistemindeki yenilik (uydu sistemi) aradaki kapalılığı ortadan kaldırılmıştır. Toplumlar arasındaki karşılıklı etkileşim kültürler arasında da benzerlikler ve geçişler oluşturmaktadır. Gerçekte yaşayan bütün büyük sistemler alt sistemlerden oluşmuştur. Toplumları oluşturan alt kültürler ve toplumsal kurumlardır. Kültür grupları da ailelerden (alt sistem) oluşur. Her bir aile de birey ve birey grupları olarak adlandırılan alt sistemlerden (anneoaba-çocuk) oluşur. Biraz daha ilerlersek her bir birey de fiziksel (kalp,damar,kas,sinir sistemi v.b.) ve psikolojik (id,ego,süperego) alt sistemlerden ve alt sistemlerde küçük sistemlerden oluşur. Toplumsal sistem ve alt sistemleri birbiriyle ilişkileri ve etkilenmeleriyle gelişme ve değişim sağlar (Aktaş, 2002,116). Sözgelimi toplumsal yapımızda kitle iletişim kanallarımızdaki çok seslilik, aile içindeki bireylerin yaşam tarzını, umutlarını, beklentilerini etkilemektedir. Aile içindeki bireyler birbirleriyle iletişimlerinden ziyade televizyon kanallarından aktarılanları pasif olarak izlemek ve kültürlenme ile beslenmektedirler. Ailenin sosyalleştirme sorumluluğunu paylaşan kitle iletişim araçlarının olumlu katkıları (çocuklar ve yetişkinler için bilgi verici ve eğitici programlar) yanında olumsuz katkıları da bulunabilir, örneğin günümüzde gençlerin bir bölümü, arabesk, pop sanatçısı ya da futbolcu, mankenlik gibi önemli ve şöhretli meslekleri kendilerine uygun meslekler olarak idealize etmeye başlamışlardır. Kısa dönemde şöhret olma, para kazanma arzusu onların niteliklerini geliştirmeden, kendine ve yeteneklerine emek vermeden, beslemeden yaşamalarına neden olmaktadır. Gerçekte bu yapılanmanın ve yaşayış tarzının, bireyler, aileler ve toplumun geleceği için ciddi bir tehdit olduğunu düşünüyorum. Aile ilişkilerindeki olumlu ve olumsuz yaşantılarının paylaşılmaksızın, televizyon izleyerek geçiriliyormuş gibi yapılması da, keskin patlamalar ve yıkımlara neden olabilmektedir. Sistem yaklaşımı aile dinamiklerini bütün bu kapsamlı unsurları göz önünde bulundurur. Bu çerçevede yürütülen aile danışma hizmetinde ailenin fonksiyonelliğini sağlamak esastır

Sosyal hizmet müdahaleleri içinde önemli bir yer tutan aile sistemi belli aşamalarda yürütülen planlı bir değişim sürecidir. Aile terapisi ile ilgili donanımlı bir uzmanın da zaman zaman süpervizyon alması kaçınılmazdır. Bu sürecin başlangıcında aile sisteminin içinde bulunduğu durumu, aile üyelerinin tanımlanması ve güçlü yanlarının belirlendiği ön değerlendirmeden sonra bu aileyle ilgili planlama yapılır. Planlama süreci ailenin probleminin önceliklerinin belirlendiği, problemlerinin ihtiyaçlara çevrildiği, ihtiyaçlara yönelik müdahalelerin değerlendirilerek amaçlar ve hedeflerin oluşturulduğu ve kontrat yapıldığı bir süreçtir. Uygulama aşamasında yapılması gereken bütün müdahaleler aile sistemi ya da odak kişilerle yürütülür. Sonuçta müdahalenin değerlendirilmesi yapılır. Mümkünse aile izlenir.

Sistem yaklaşımına dayalı olarak yürütülen bu müdahale de aile sistemi dışında birçok sistemden söz etmek mümkündür. Müracaatçı sistemi, Değişim ajanı sistemi, Hedef sistem ve Eylem sistemi (Pincus ve Minehan, 1973.89.90). Bu kavramlaştırmada eylem sistemi yukarıda ele alınan değişim sağlayacak süreci, hedef sistemi amaçlanan değişimi tanımlanır. Değişim ajanı sistemi ise çok disiplinli bir uzman grubu tanımlanır. Kendisi çoklu sistemlerden oluşan aileye çok disiplinli bir müdahalenin de olması söz konusudur. Ekip çalışması ve işbirliği doğrultusunda ailenin değişimi ve gelişimi yönünde sağlanacak bütün profesyonel yardımların birbirini tamamlaması ve desteklemesi beklenir. Tek bir kişiyle çalışma yapan profesyonelin işi ne denli zor ise aile sistemine profesyonel müdahalenin de zorlukları ve titizlik isteyen yanları vardır. Kendini tanıma sürecinden başarıya geçmiş bir uzmanın bu denli fazla sistemlerle çalışması da oldukça zahmetli bir süreçtir.

Kaynak: Aktaş, A. M. (2004). Aile terapisinde sosyal hizmet yaklaşımı. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi7(7).

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir