0-2 yaş arasında ise;
- Bağlandığı kişinin yokluğunu fark eder. Uzun süreli bir ayrılık, bebek için acı vericidir. Rahatlaması için ninni veya şarkı söyleyebilir, ona sarılabilir, kucağınızda sallayabilir, sevdiğini bir oyuncağını verebilirsiniz. Onu yalnız bırakmamaya ve düzenini bozmamaya özen gösterebilirsiniz.
3-5 yaş arasında ise;
- Çocuğa öncelikle ölüm hakkında neler bildiği sorulabilir. Çünkü bu yaşlarda medyadan ve çevreden ölümle ilgili bilgilere sahip olabilir.
- “Şimdi seninle bir konu hakkında konuşmam gerek” diyerek, çocuğunuz ölümü nasıl algılıyorsa benzer basit cümlelerle ona açıklama yapabilirsiniz. “… artık hayatta değil, … artık yanımızda değiş, … öldü ama hep kalbimizde olacak, .. öldü ama seni hep çok sevecek” gibi örnekler kullanabilirsiniz.
- Çocuklara ölümü anlatırken “yaşamak demek; nefes almak, yürümek, koşmak, hareket etmek, kalbinin atması, konuşmak demek ama …. Artık bunları yapamayacak.”
- Çocuklara ölen kişiden bahsederken “derin bir uykuya daldı, uzun bir yolculuğa çıktı” gibi ifadeler kullanmayın.
- Çocuğunuz hızla oyununa dönebilir, hiç ilgilenmemiş gibi davranabilir. Bir süre oyunlarında ölümü oynayabilir ve sonra soru sormaya başlayabilir. Bazen direkt sorular sormaya başlayabilir; “Bana kim bakacak? Geri dönecek mi?” gibi soruları sıklıkla duyabilirsiniz. Endişelerini giderecek yönde örneğin; “Sana … çok severek bakacak/Sana ben bakacağım. Maalesef geri dönmeyecek. Ama onu her özlediğimizde dua edebilir, sevgimizi gönderebiliriz. Fotoğraflarına ve videolarına bakabilirsin, okulda neler yaptığını anlatabilirsin…” gibi cevaplar verebilirsiniz. Aynı soruları uzun süre soracağı için, aynı cevapları vermeye, daha fazla uzatmaya ve anlamayacağı yorumlara girmemeye dikkat ediniz.
6-12 yaş arasında ise:
- Artık ölümün gerçekliğini kavrayabilirler.
- Ölen kimsenin geri gelmeyeceğini düşünebilirler ve bu gerçekle yüzleşmek onlara çok daha korkutucu geldiği için endişeli olabilirler.
- Ölümü sorgulamaya, kendi suçlarının olup olmadığına dair sorular sormaya başlayabilirler.
- Kendi suçlarının veya davranışlarının sonucu olmadığını sıklıkla tekrar etmek gerekebilir.
- Bazı çocuklar oyuncaklarına ve arkadaşlarına hızla dönebilir, hiçbir şey olmamış gibi duyarsız görünebilirler. Bu tip durumlarda ona zaman vererek sevgi dolu, sabırlı ve şefkatli olmaya gayret etmemelisiniz.
- Kendini hazır hissettiğinde belki bir film seyrederken, resim yaparken veya yemek yerken aniden sorular sorabilir. Neler bildiğini, ölümün ne demek olduğunu sorarak başlayabilir, olayla ilgili merak ettiği konuları daha net anlatabilirsiniz. Beraber mezar ziyaretinde bulunabilir, ağlaması, konuşması veya sessizce durması ile ilgili ona destek olabilirsiniz.
13-18 yaş arasında ise:
- Ölümün geri döndürülemez olduğunu ve herkesin başına geldiğini anlarlar.
- Tepkileri umursamamak ya da aşırı üzüntü, suçluluk, öfke, odaklanamamama, günlük faaliyetlere ilginin azalması vb. değişkenlik gösterir.
- Bazen ergenler afet sonrasında “Neden ben hayatta kaldım?” şeklinde sorgulayabilir veya suçluluk duygusu yaşayabilir. Yaşadığı duygunun yoğunluğuna bağlı olarak hayattan zevk alamamama, kötü alışkanlıklar edinmeme, kendine zarar verme gibi davranışlar sergileyebilir.
- Bazı gençler ise çok sorumlu hissederek anne/baba rolünü üstlenmek isteyebilir. Ergenlere anne-babanın sorumluluklarını yüklemeden, yaşının ötesinde sorumluluklar vermeden, ölümün yol açtığı değişiklikleri beraber tartışabilir, duygularını adlandırmasına ve yönlendirmesine destek olabilirsiniz. Örneğin “Artık …. Olmadığı için evdeki sorumlulukları paylaşmamız gerekiyor. Senin yapmak istediğin neler var? Bir düşün bakalım. Kardeşlerinin ders çalışmasında biraz daha destek olman, hepimiz için çok iyi olabilir.”, “… öldüğünden beri onu hatırlatan durumlarda ağlıyorum ve onu çok özlüyorum. Sen böyle durumlarda neler yaşıyorsun, neler yapıyorsun?” gibi sorularla konuşmalarına fırsat verebilirsiniz.
- Ayrıca bu yaş grubuyla sohbet ederken karşımızda bir yetişkin varmış gibi konuşarak ergenin sizinle iş birliği yapmasını kolaylaştırabilirsiniz.