Müracaatçıların bireyselliklerine saygı gösterilmesi pozitif bir ilişki kurmaya ve sürdürmeye yardımcı olur. Bu müracaatçının benlik saygısını destekleyen davranışı içerir. Danışman ve müracaatçı arasındaki atmosfer eşit değere sahip olduklarını göstermektedir. Sosyal hizmet uzmanı müracaatçıya sınıftaki kişilerden biri gibi değil ayrı bir birey olarak karşılık verir. Müracaatçıya yaklaşım şekli bir insan gibi değil kendi kişisel farkları olan bir insan gibi olmalıdır (Biestek, 1957: 25).
Bazıları müracaatçının sorununu bireyselleştirmenin kişisel bir önyargı olduğunu ileri sürmektedir. Rutin bireyselleşmeye karşı uyaran eleştirmenler müracaatçının sorununun genellikle bir grup sorunu olduğunu savunmaktadır. Sorunun bireyselleştirmesinden sonra depolitize eder ve zorluğun bazı bireysel kişilik kusurlarının sonucu olduğunu gösterir.
Danışman şu yorumları ortaya çıkaran bir şekilde davrandığında müracaatçı kişiliğine saygı duyulduğunu düşünür: “Arkadaş canlısıydı ve duygularıma büyük saygı gösterdi, kişiliğimle ilgilendi, benimle aşağılayıcı konuşmadı, onun için sadece bir başka müracaatçı olduğumu hiç hissettirmedi, sadece sorunum da bana yardım etmeye çalışmadı aynı zamanda özel biri gibi ilgilendi.”
Müracaatçıyı bireyselleştirmek bir saygı eylemidir. Müracaatçılar şunları ifade etmiştir: “Bana bir rakam ya da bir grubun temsilcisi gibi değil herhangi birine benzemeyen farklı bir insan gibi davrandı ya da beni başka bir müracaatçı olarak değil bu müracaatçı olarak gördü.”
Basmakalıp bir kategoriye sokmak müracaatçıyı bireyselleştirmenin tersidir. Elindeki sınırlı bilgiye dayanarak müracaatçıyı bir gruba atarız ve sonra genellikle bu grubun üyelerini aktif eden tutum duygu ve davranışlarla bu insanları aktif ederiz.
Müracaatları kategorileştirme eyleminin sürekliliği bir sorun oluşturur. Çünkü biyolojide fonksiyoneldir. Sosyal hizmet uzmanlarının elde ettikleri karmaşık bilgileri düzenlemek için bazı genellemeler yapmadan tüm müracaatçılarla görüşmesi oldukça zordur. Kategorileştirmeye karşı olsak da bilimsel olarak elde edilen genellemelere faydasının da farkındayız. Aynı zamanda grubun her üyesi diğerlerinden farklıdır. Bilimsel olarak elde edilmiş genellemeler grup özelliklerini vurgular ve müracaatçı hakkında bazı gerçekleri bilgileri bize söylemesi açısından yararlıdır. Bireyselleştirme müracaatçının eşsiz yönlerini vurgular. Çevremizdeki dünyayı organize etme açısından işlevsel olarak faydalı ve gerekli olduğundan stereotipleme tüm uyarılara rağmen bir sorun olmaya devam edecek gibi görünmektedir. Umudumuz danışmanların bu stereotip ve genellemelerin farkında olmaları ve bunları ancak yeterli veriye sahip olduklarında uygulamalarıdır. Böyle bir danışman müracaatçıya genellemeleriyle çalışan verilerin aktarılması konusunda özgürlük sağlar. Hallo ya da Horn sendromu müracaatçıların kişisel özelliklerinin bazı yönlerini fark etmeye sebep olur.
Halo etkisi bir kişinin sadece bir iyi davranışı görüldüğünde o insanı tamamen iyi bir insan olarak nitelendirmektir. Horn etkisi ise tam aksine bir kişinin sadece bir kötü davranışı gördüğünde o insanın tamamen kötü bir insan olarak nitelendirmektir. İnsanların farklı durumlarda farklı hareket edebileceğini reddeder. Genelleme gibi Halo ve Horn etkisi işimizi kolaylaştırır. Çünkü müracaatçı hakkında aslında bilmediklerimizden daha çok bildiğimizi sanarız. Bireyselleşme ilkesinin sürekli uygulanması görüşme ilkeleri hakkında yazdığımız her şeyle çelişki anlamına gelir. Önerdiğimiz tüm görüşme ilkeleri bir genellemedir. İlkeler çoğu zaman görüşme için geçerli olsa da bireyselleşme ilkesi sosyal hizmet uzmanının istisnalara karşı duyarlı olma, geri bildirimleri dikkatlice izleme ve ilkeleri bireysel özelliklere göre uygulama konusunda uyarır.
Kaynak: Kadushin, A. Kadushın G. 2029. ” Sosyal Hizmette Görüşme Teknikleri” Nika Yayıncılık