ORDU SOSYAL HİZMETİ

ORDU SOSYAL HİZMETİ

Bireylerin varoluş süreçlerini devam ettirmek amacıyla başvurduğu en temel gereksinimlerinden biri güvenlik ihtiyacıdır. Özelikle en fazla kabul edilen Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nde de bu ihtiyaç; nefes alabilmek, uyumak ve beslenmek gibi hayatın sürdürülmesi açısından gerekli temel fiziksel ihtiyaçların hemen ardından önemli bir konumda yer almaktadır. Güvenlik ihtiyacı, ilk çağlarda bireyin kişisel bir düşmana ya da doğaya karşı mücadelesinde kendisini, ailesini ve yaşamsal kaynaklarını koruması için taş, sopa ve mızrak gibi ilkel silahlarla sergilediği eylemlerde somutlaşırken insani gelişime paralel olarak günümüzde her ülkenin sahip olduğu ordu kurumu aracılığıyla insanlar adına devlet tarafından sağlanmaktadır. Bu bağlamda, ordu kurumunun ortaya çıkış kaynağını insanın varoluşundan aldığını söylemek olağandır.

İnsanlık tarihinin sürekli çatışma ya da savaş durumlarını içermesi, hatta bazı yorumlara göre insanlık tarihinin savaşlar tarihi olarak yorumlanabilmesi, içgüdüsel olarak hissedilen güvenlik ihtiyacına yönelik önemli bir örnek oluştururken aynı zamanda ordu kurumu ile sosyal hizmet disiplini arasındaki ilişkiyi de ortaya koymaktadır. Sosyal hizmet, temel dayanakları insan hakları ve sosyal adalet olan ve insanların iyilik halini geliştirmeye yönelik profesyonel bir çaba ortaya koyan mesleki ve bilimsel bir disiplin olarak tanımlanmaktadır. Bu çerçevede, odak noktası insan olan sosyal hizmet disiplininin çatışma ve savaş koşullarından etkilenen ordu kurumu bünyesindeki bireylere kayıtsız kalması mümkün olmayacaktır. İnsanlık tarihi boyunca yaşanan savaş durumları ve hemen hemen bütün toplumların savaş sonrasında en azından savaştan doğrudan etkilenen şehit yakınları, gaziler ve gazi yakınlar gibi-bireylerin ihtiyaçlarına yönelik asgari düzeyde gösterdikleri çabalar orduda sosyal hizmet alanı ile ilişkilendirilebilir. Örneğin, Amerikan Savaş Gazileri İşleri Bakanlığı (VA) kurumsal tarihçesinde 1636 tarihinde Plymouth kolonisinin gazilerin bakım hizmetlerinden sorumlu olarak belirlendiği kanuna atıfta bulunarak orduda sosyal hizmet uygulamalarını 17. yüzyıla dayandırmaktadır. Buna ek olarak, kendisi hemşirelik mesleğini icra eden ve 1881 yılında Amerikan Kızıl Haç’ını kuracak olan Clara Barton’ın henüz Amerikan İç Savaşı (1861-1865) sonrasında kayıp asker aileleri ile gerçekleştirdiği çalışmalar etkili bir örnektir (American Red Cross, 2018 aktaran Başcıllar, Karataş: 2020:22). Benzer örnekler Türkiye coğrafyasında da bulunabilir. Örneğin, henüz klasik dönem Osmanlı askeri sisteminde dahi savaşta şehit olan kapıkulu askerlerinin aileleri doğrudan devlet koruması altına alınmaktadır (Uyar ve Erickson, 2017, aktaran Başcıllar, Karataş: 2020:23).

Ancak orduda sosyal hizmet alanının kurumsal varlığını savunabilmenin öncelikli koşulu olarak sosyal hizmet eğitiminde orduda sosyal hizmet alanına ilişkin bilgi temelinin geliştirilmesi ve alanda da mesleki uygulamaların profesyonel bir yapıda sunulması gerekliliği açıktır. Bu çerçevede, orduda sosyal hizmet alanının ortaya çıktığı Birinci Dünya Savaşı yıllarında gerçekleştirilen ilk profesyonel uygulamalar dikkate değerdir. Birinci Dünya Savaşı’nın bitiş yıllarına denk gelen 1 Nisan 1917 ile 31 Aralık 1919 tarihleri arasında Amerika’da 97 bin 650 askerin nöropsikiyatrik bozukluk şikayeti ile hastanelere başvurması orduda sosyal hizmet uygulamalarının gerekliliğine ilişkin önemli kanıtlardan biri olarak yorumlanırken Sosyal Hizmet Eğitim Konseyi, Birinci Dünya Savaşı yıllarında sosyal hizmet uzmanlarının özellikle shell shock adıyla bilinen ağır savaş travması yaşayan bireylerle klinik çalışma konusunda eğitildiğini belirtmektedir (CSWE, 2010, aktaran Başcıllar, Karataş: 2020:22). Dolayısıyla orduda sosyal hizmet alanına ilişkin bilgi ve beceri temellerinin birbiri ile etkileşim içerisinde geliştiği ifade edilebilir. Görüldüğü üzere, sosyal hizmet eğitimi, sosyal hizmet disiplininin temel ilkeleri ile örtüşmeyen şartlar içerisinde dahi farklı şekillerde insanların iyilik halini sağlamak ve geliştirmek için gayret etmeyi adeta zorunlu hale getiren mesleki bir sorumluluk oluşturmaktadır (Şahin ve Sakarya, 2018). Bu nedenle, insanlık tarihi boyunca pek çok uygulamada görülebilecek savaş sırasında ve sonrasında savaştan etkilenen bireylerin iyilik halinin sağlanmasına yönelik çaba gösterme düşüncesi orduda sosyal hizmet alanının temelini oluşturmuştur. Keza Sosyal Hizmet Eğitim Konseyi’ne (2010) göre, orduda sosyal hizmet uygulamalarının var olması sosyal hizmet uzmanlarının savaşı ya da saldırganlığı desteklediği anlamına gelmez, aksine savaş koşullarından etkilenen bireylere daha etkili yardım sağlama çabasını ortaya koymaktadır. Nitekim Birinci Dünya Savaşı yıllarında psikiyatrik odaklı olarak gelişen orduda sosyal hizmet uygulamalarının etki alanı daha sonra genişlemiş ve sosyal hizmet uygulamaları farklı sorun alanlarına yönelik ihtisaslaşma eğilimi göstermiştir. Bu etki öncelikle savaş sonrasındaki yıllarda askerlerin depresyon, intihar ve madde bağımlılığı gibi risklerle karşılaştığının fark edilmesi ile gelişmiş ve askeri birliklerde görev yapacak sosyal hizmet uzmanlarının bu konularda uygulama yapmalarını sağlayacak eğitime sahip olmaları gerekliliği vurgulanmıştır (Şen, 2016). Türkiye’de de uygulama alanına ilişkin sürecin benzer özellikte geliştiği görülmektedir. Bununla birlikte, Mavili Aktaş (2002) ise 1990’lı yıllarda özellikle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde sosyal hizmet uzmanlarının asker aileleri ile mesleki uygulamalar gerçekleştirdiğini ve 1997 yılından itibaren de sosyal hizmet uzmanlarının Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde muvazzaf subay olarak istihdam edildiğini belirtmektedir.

Bu bağlamda, Türkiye’de 1972 yılından bu yana orduda sosyal hizmet uygulamalarının gerçekleştirildiği anlaşılmakla birlikte söz konusu hizmetlerin dünyadaki örneklerine nazaran kurumsallaşma sorunu yaşadığı düşünülmektedir. Bu alana ilişkin hizmetlerin Türkiye’de genellikle şehit yakınlarına ve gazilere yönelik ekonomik temelli yardımlar çerçevesinde kurgulandığı görülmektedir. Ancak şehit yakınlarının, gaziler ile ailelerinin ve halen aktif askeri görevlerini sürdürmekte olan ya da askerlik mesleğinden emekli olmuş bireylerin psikososyal ihtiyaçlarına yönelik koruyucu-önleyici, rehabilite edici ve politika yapıcı işlevlerde sosyal hizmet disiplinin katkılarına fazlasıyla ihtiyaç olduğu düşünülmektedir. Bu çerçevede, sosyal hizmet disiplininin, mesleki uygulama açısından böylesine önemli bir müdahale alanı olan orduda sosyal hizmete ilişkin bilgi, beceri ve değer temelleri üzerine bütüncül bir tutum ortaya koyması gerekliliği gözden kaçırılmamalıdır. Orduda sosyal hizmet alanının Türkiye’de 1961 yılından günümüze kadar sürmekte olan sosyal hizmet eğitiminde henüz yeterli düzeyde ele alınmamış olması uygulama alanının da gelişmesini önemli ölçüde sekteye uğrattığı açıktır. Dolayısıyla uygulama alanına ilişkin ihtiyaçların bilimsel araştırmalarla desteklenmesi, orduda sosyal hizmet alanının bilgi temelinin geliştirilmesi ve sosyal hizmet eğitim müfredatlarında da söz konusu alana özgü bilgilerin etkin şekilde yer alması gerektiği düşünülmektedir. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de orduda sosyal hizmet alanının gelişimi için etkili bir konumda yer alan sosyal hizmet akademisyenlerinin orduda sosyal hizmet alanına ilişkin görüşlerinin incelenmesi ve Türkiye’deki sosyal hizmet eğitiminde orduda sosyal hizmet alanının yeri ve geleceğine ilişkin bir değerlendirmenin ortaya konmasıdır.

KAYNAKÇA:

BAŞCILLAR, M., & KARATAŞ, K. (2021). Orduda Sosyal Hizmet: Terör Gazilerinin Depresyon ve Yaşam Doyumunun Değerlendirilmesi. Toplum ve Sosyal Hizmet, 32(1), 23-40.

Şahin, F., & Sakarya, H. (2018). Silahlı Kuvvetlerde Sosyal Hizmetin Tarihi, Gelişimi ve İşlevleri. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 20(1), 81-98.

Şen, B. (2016). Silahlı Kuvvetlerde Sosyal Hizmetin Önemi. Toplum ve Sosyal Hizmet, 27(2), 131- 151.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir