Bu yazımızda geçmiş dönemde sosyal hizmet anlayışını ve bu anlayışla yapılmış birkaç çalışmayı temel düzeyde inceleyeceğiz.
Sosyal hizmetin ortaya çıkışıyla başlayacak olursak, Sosyal hizmet, en eski dönemlerden itibaren engelliler, kimsesizler, yoksullar olmak üzere dezavantajlı gruplar, zenginler tarafından korunması gereken kişilere yardım etmek olarak görülmüştür. Bu durum dini açıdan da önem görmüş ve tavsiye edilmiştir. Bununla beraber, 18-19 yüzyıllarda dünyada Sanayi Devrimiyle iş gücüne olan ihtiyacın artmasıyla sağlıksız iş yaşamı, gelirin gideri karşılamaması gibi nedenlerle toplumda yoksulluk artmıştır. Bu durum beraberinde grev gibi başkaldırıları getirmiştir. Bu yüzden kapitalist sistem bu durumun önüne geçmek ve işçilerin yaşamlarını idame ettirmek üzere bir sistemin gerekli olduğunu düşünmüşlerdir. Bu sistem ortaya çıkan sorunlara hayırseverlik ve gönüllülük noktasında sosyal çalışmalar olarak ele almıştır. Profesyonel anlamda ise gönüllü olarak çalışan kişiler bu işin eğitimlerinin temellerini atmışlar ve İngiltere’de 1890’lı yılların başında bu eğitimler verilmeye başlanmıştır. Modern anlamda sosyal hizmetin gelişimi cumhuriyet döneminde başlamış olsa da biz bu yazımızda Osmanlı döneminde yapılan sosyal hizmet örneklerini inceleyeceğiz.
Osmanlı döneminde sosyal hizmet kavramı bugünkü modern anlayışıyla sürdürülmemekteydi bunun yerine toplumun dezavantajlı kesiminin bakımı giderleri için vakıflar, sandıklar tarafından gerçekleştirilmekteydi. Bunlara genel olarak örnekler verilecek olursa; Mithat Paşa ve Islahhaneler, Kazım Karabekir ve Savaş Çocukları, Darülaceze ve Sosyal Hizmetler, Bayburt Müslüman Dilendirmez Cemiyeti gibi çalışmalar örnekler arasındadır.
Şimdi yukarıda bahsi geçen çalışmalara bir göz atalım.
Mithat Paşa ve Islahhaneler
Islahhanelerin amacı aileleri tarafından bakılamayan ya da ailesini kaybetmiş ve yardıma gereksinim duyan çocukların bakımlarının yapıldığı aynı zamanda da zaman içerisinde meslek edindirildiği bakım merkezleridir. Zamanın ilk ıslahhanesi 1863 yılında Sırbistan’ın Niş şehrinde Mithat Paşa tarafından kurulmuştur. Bu merkezler çocukların meslek edinmesi amacıyla zamanının önemli atılımıydı. Niş’te kurulmuş olan bu merkez zaman içerisinde Rumeli ve Anadolu’ya hızlı bir şekilde yayılım göstermiştir. Daha sonra Mithat Paşa, kızlar içinde Rusçuk’ta sadece kız çocuklarına yönelik eğitim veren merkezi faaliyete geçirmiştir. Bu ıslahhaneler ilk başlarda talimat verilerek çalışma yürütmekteydi. 1971 yılında Islahhanelere Dair Nizamname ile bütün kurulan merkezlerin işleyişleri koordineli hale getirilmiştir. On üç yaşına kadar olan çocuklar ıslahhanelere alınıyor ve ilk bir hafta da çeşitli gözlemlerden geçirilerek mesleki yönelimleri araştırılıyor ve bu doğrultu da eğitimleri veriliyordu. Eğitimleri tamamlanmadan ailesi veya bir akrabası tarafından ıslahhaneden alınmak istenen öğrencilere yönelik yapılan masrafların hepsinin kuruma ödenmesi şartı getiriliyordu. Islahhanelerde yer olması durumunda masrafları ailesi tarafından karşılanması şartıyla kuruma kabulleri yapılıyordu. Kurumlara farklı özelliklerde ki çocukların alınması da sağlanıyordu. Örneğin; fiziki yitim yaşamış çocuklarda bu kurumdan eğitim almışlardır. Buraya alınan çocuklarda din, dil ayrımı yapılmamaktaydı. Eğitimlerine kendi dinlerinden olan hocalar tarafından devam ediliyor ve kendi dillerinde eğitimler veriliyordu. Öğrencilere verilen eğitimler ise kunduracılık, terzilik, debbağlık(büyük baş deri işlemeciliği) ve dokumacılıktır. Kız öğrencilere ise; dikiş, nakış ve piyano dersleri verilmekteydi. Hocalar mesleki alanda en yetkin olan kişiler olarak seçiliyordu.
Abdülhamid döneminde bu kurumlar desteklenmiş ve daha modern hale getirilerek sanayi mekteplerine dönüşmüşlerdir. Daha sonrasında ise ikinci meşrutiyet ve birinci dünya savaşı nedeniyle kapatılmıştır.
Kazım Karabekir ve Savaş Çocukları
Kurtuluş savaşı gibi önemli savaşlarda sayısız başarıları olan Kazım Karabekir’in tek özelliği başarılı bir komutan olması değildi. Savaşlar sonrasında o ülkede kimsesiz kalan çocuklarla da özel olarak ilgilenmişti. Bu yüzden yetimlerin babası olarak bilinmiştir. Kimsesiz kalmış çocukların tekrar yaşama adapte olmaları için çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalara kısaca bakalım; Savaş sonunda Bayburt’ta karşılaştığı çocukların Erzurum’a naklini emrederek çalışmalarının temelini atmıştır. Çalışmalarının ilk zamanlarında 50 bine yakın bakım gereksinimi duyan çocukların varlığı kayıt edilmiş, bu çocuklara askeri eğitim ve zanaat eğitimi verilmiştir. Bu çalışmalar için Atatürk’ün desteğini de almak isteyen Kazım Karabekir, çocukların bir kısmıyla Ankara’ya gitmiştir. Atatürk, Kazım Karabekir’in yapmış olduğu çalışmaları öğrenmiş ve destek vermiştir. Atatürk’ün desteğiyle çocukların eğitimi ve sağlık ihtiyaçları da giderilmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda okullar kurulmuş, bu okullar şimdinin meslek liselerinin temeli olan sanayi mektepleridir. Döneminin en önemli eğitimleri kurduğu kurumlarda verilmiştir. Milletvekilliği zamanında sokakta yaşayan çocuklarla ilgili kanunu meclise sunduğu zamanlarda hayata veda etmiştir.
Bayburt Müslüman Dilendirmez Cemiyeti
Bayburt Müslüman Dilendirmez Cemiyeti Tunalı Hilmi Bey tarafından Bayburt kaymakamlığını yaparken kurulmuştur. Bu dönemlerde hızla artan işsizlik sonucunda halkın dilenciliğine yönelmesi Hilmi Bey’in bu atılımlarının temeli olmuştur. Tunalı Hilmi Bey, bu cemiyeti Bayburt’un ileri gelenleriyle kurmuştur. Bu cemiyet 12 maddeden oluşan bir nizamname yayınlamıştır. Bu nizamnameye göre “İşin, işletmenin dostudur. İşsizliğin, dilenciliğin düşmanıdır.” Bu nizamnamenin temelinde; Müslüman dilenmez, dilendirmez anlayışı vardır. Cemiyetin yönetim koluna “Dilendirmez Ocağı” denmiştir. Cemiyetin içerisinde yer alan kişiler Sailer ve Dilendirmezler olarak iki gruba ayrılmaktaydı. Sailer; Bayburt dışında yaşayan Kazalıların çeyrek mecidiye ödeyerek cemiyetin amaçları doğrultusunda ilerleyen gruptur. Dilendirmezler ise; bu kişilerin nereli oldukları önemli olmamakla, girişte en az çeyrek mecidiye ve senenin belli aylarında yarım mecidiye ödeyerek cemiyete katılanlardan oluşmuştur. Nizamnamede işsizlik nedeniyle dilenenlere iş bulmak en büyük sadakadır anlayışı benimsenmiştir. Buna göre iş bulunduğu halde işte çalışmak yerine dilenmeye devam edenlere devlet vasıtasıyla cezalandırılması yönünde kararlar alınmıştır. Böylece temel hedef kişiye istihdam sağlanması ve dilenciliği alışkanlık haline getirilmesinin kontrol altına alınması olmuştur. İhtiyaç sahipleri gruplandırılmış ve özelliklerine göre hizmetler sunulmuştur. Örneğin; Hastalık nedeniyle çalışamayacak durumda olanlara belli oranlarda yardım yapılması, çalışabilecek durumda olanlara ise istihdam sağlanması gibi. Bu cemiyet kurulduktan bir sene sonra kapanmıştır. Tüm bu özelliklerine bakıldığı zaman döneminin önemli toplum çalışmalarını yürütmüştür.
Kaynaklar:
https://islamansiklopedisi.org.tr/islahhane
Kitap
Sosyal Hizmetler Tarihinde “Kilometre Taşları”