SOSYAL MEDYADA ÖRDEK SENDROMU 

SOSYAL MEDYADA ÖRDEK SENDROMU 

Bir çoğumuzun sıklıkla duymuş olduğu ördek sendromu ne demek biraz bahsedelim. 

    Toplum bilimcilerin her zaman vurguladığı gibi insanın sosyal bir varlık olduğu düşüncesinden hareketle, sosyal medyanın tanımlanmasını ve gelişimini ayrı düşünemeyiz. Sosyal medyanın sanal ortam olduğu düşünüldüğünde, sanal ortamda 1970 yılında atılmış olan ilk e-posta ile insanların sosyalleşmelerini kolaylaştıracak adımlar hızla atılmaya başlanmıştır (Webrazzi, 2012)). Bu hedefte amaç olarak insanların haberleşme, sosyalleşme gibi faaliyetlerini fiziken yerine getirememesine karşın sosyal mecralar oluşturulmuştur. Günümüzde “Facebook, İnstagram, Twitter gibi uygulamalar bu adımlara örnek verilebilir. Hal böyle olunca bu mecralar kendilerine özgü jargonlarını da beraberinde getirmiş oldu. Bu jargonlara örnek verecek olursak; “favlamak, story, retweet, shiplemek, takip etmek(follow), takipten çıkarmak(unfollow)” vs. Kişiler fiziki olarak birbirleriyle görüşemediklerinde yeni tanıştıkları kimselere kendilerini tanıtırken idealize ederek yansıtmaktadır. Bu da beraberinde farklı davranış kalıpları geliştirmektedir. Bu yazımızda sosyal medyada sıkça duyduğumuz “Ördek Sendromunu” inceleyeceğiz.  

İlk olarak Stanford üniversitesi tarafından ortaya konulmuş  “Ördek Sendromu” ile alakalı tanımı şu şekilde yapılmıştır; “kişilerin hayatlarına dışarıdan bakıldığında hiç çaba göstermeden başarılı ve mutlu olduklarının görülmesidir” (Atar ve Ulusoy, 2020). Ördek sendromu denmesinin sebebi suyun üzerinde yüzen bir Ördeğe baktığımızda suyun üzerinde süzüldüğünü görürüz. Peki bu Ördeğin suyun üzerinde süzülmesini ne sağlamaktadır? diye baktığımızda aslında suyun alt kısmında kalan bacaklarının hareketleri olduğunu görmüş oluruz. Bu tanımdan yola çıkıldığında kişiler başarılarını onları izleyen kişilere göstermek için özel bir çaba içerisine girerler yani ortada bir başarı var ya da -mış gibi gösterirler fakat bu başarıya giden yollara bakıldığında o sürece dair yaşanılanları pek yansıtmazlar. Bu durum paylaşım yapan kişiyi izleyen kişilerde çeşitli yansımaları beraberinde getirir. İzleyicilerin bazısı bu paylaşımlara bakarak özenme davranışı göstererek kendi hayatları ile bir kıyaslama içerisine girebilmektedirler. Bu durumda kişi içerisinde bulunduğu duruma olumsuz yönde bakarak karamsarlık yaşamaktadır. Bir başka izleyici de bu yaşantıya bakarak aynı standartlara sahip olabileceği yönünde motive olmaktadır. Biz medyaya yansıdığı kadarıyla sosyal medyanın “sahte yüzü” diye tabir edilen tarafını daha sık duymaktayız.  

Gelin bu konuya örneklendirerek bakalım;  

Örnek: Aslı evde oturup sosyal medyada zaman geçirmektedir. Sosyal medya da gezerken okuldan arkadaşı Yağmur’un yakın arkadaşıyla çıkmış olduğu geziden çekilmiş fotoğraflarını görüyor ve kendisinin nasıl monoton bir hayata sahip olduğundan şikayet ediyor. Gelin bu duruma bir de Aslı’nın arkadaşı Yağmur’un açısından bakalım. Yağmur, arkadaşıyla birlikte hafta sonu gezi planlıyor ve arkadaşı işlerinden dolayı pek gitmek istemiyor. Fakat Yağmur’un aşırı ısrarları sonucunda kabul ediyor. Gezi boyunca aklı işlerinde kalan arkadaşı güzel vakit geçiremiyor ve durumdan mutsuz oluyor. Arkadaşının hoşnutsuz davranışları Yağmuru da rahatsız ediyor ve aralarında ufak bir tartışma yaşayarak geziden erken dönüyorlar. Gün sonunda Yağmur gezide çekilmiş olan fotoğrafı “güzel günden kalanlar” diye paylaşıyor.  

Bu örnekte de görüldüğü gibi; Yağmur’un planladığı gezinin aslında iyi geçmediği fakat gün sonunda yaptığı paylaşımda aslında öyleymiş gibi yansıtması ve bu paylaşımın arka yüzünü bilmeyen Aslı’nın sadece paylaşıldığı kadarını görmesi “Ördek Sendromu” olarak adlandırılmaktadır. 

Kaynaklar 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir