Süreç Raporu/ Aile Danışmanlığı 2

Süreç Raporu/ Aile Danışmanlığı 2

Bu rapor sosyal hizmet uygulaması dersi kapsamında öğrenciler tarafından hazırlanmış olup ideal sosyal inceleme raporunun nasıl olmasına dair bir iddia taşımamaktadır. Raporda yer alan bilgi ve olaylar öğrenci tarafından doldurulmuştur.

Görüşme Yapılan Kişinin/Kişilerin:

Adı ve Soyadı: H.Y – G.Y

Görüşme Tarihi: 21.02.2021

Görüşme Süresi: 53 dk.

Görüşme Sırası (Kaçıncı Görüşme Olduğu): 2

Görüşme Öncesi Ön Bilgi/Ön Çalışma: 1. Seansta ödev olarak verilen ilişki anamnezi  sorularının olduğu envanter 2. Seansa kadar H.Y ve G.Y tarafından ayrı olarak doldurulmuştur. 2. Seansın ön çalışması bu envanter olmuştur. Envanter sonrasında çiftin iletişim sorunları haricinde cinsel problemleri oldukları görülmüştür. 10 yıllık birlikteliğinde Vajinusmus cinsel sorunu olan H.Y, herhangi bir profesyonel destek almamıştır. Çift bu durumu çözmeye çalışsa da çözememiş ve 10 yıldır cinsel hayatlarının sağlıklı olmadıklarını ifade etmişlerdir. Sağlıklı boşanma süreci konuşmak istedikleri için bu konu üzerinde kendileri istemediği sürece durulmayacaktır.

Görüşmenin Amacı: Boşanma sürecinde olan H.Y ve G.Y çiftinin sağlıklı bir şekilde bu süreci geçirmek istemesi.

Görüşme Süreci:

A.D: Merhabalar.

H.Y: Merhaba.

A.D: Nasılsınız G.Bey, H.Hanım?

H.Y: İyiyiz teşekkürler siz nasılsınız?

G.Y: İyiyiz, teşekkürler siz?

A.D: Ben de iyiyim, çok sağ olun. Nasıl hissediyorsunuz bu seans. İlk seanstan bu seansa

olumlu olumsuz değişimler var mı?

G.Y: Ya daha netleşiyor insan, yani daha netleşiyorsun. O anlamda güzel benim için.

A.D: Ne güzel. Siz G.Bey?

G.Y: Bilmiyorum.

A.D: Pekala. Size bir şey sormak istiyorum. Ayrı ayrı cevaplarsanız sevinirim. 1 ve 10

arasında derecelendirmemiz olsun. 10 en yüksek mutlu olma oranınız olsun.1’e doğru

azaldığını düşünün. İlk seans kendinizi bu puan noktasında kaç görüyordunuz, bugün şimdi

kaç görüyorsunuz, bir değişim oldu mu sizce bu sayılarda? (Derecelendirme tekniği)

H.Y: Ee bu mutluluk aramızdakiyle ilgili mi yoksa kendi ruh halimizle ilgili mi?

A.D: Hiç fark etmez. Aranızdaki de olabilir. Kişisel mutluluğunuz da olabilir.

H.Y: Hıı o zaman 4 diyeyim ben önceki şey de, seansta şimdi 6.5 – 7 diyebilirim.

A.D: Bu kişisel olarak mutluluk oranınız mı?

H.Y: Evet evet ben kendimle ilgili kişisel olarak kendi adıma cevap veriyorum.

A.D: Ne güzel. Pekiyi siz G.Bey?

G.Y: Imm. Zor bir soru. Kendimi ben pek değişmiş hissetmiyorum yani. Karamsar değildim,

hala değilim.

A.D: Ne kadar güzel pozitif biri olmanız. (Yeniden çerçeveleme)

G.Y: Çok mutlu olacak bir şey de olmadı, çok mutsuz olacak bir şey de yok. Rölantide. Yani

değişen gelişen bir şey yok. Yani bugün için bir puan verecek olsam ne kadar mutluyum?

Mutlu olmamak için bir sebep yok ama her şey mükemmel de değil. O yüzden bir 7 puan hak

eder herhalde.

A.D: Pekala. Geçen hafta 1. Seanstan sonra size bir ilişki anamnezi verdim. Orada daha çok

sorunlarınız üzerine netleşen kararlarınızı gördüm, boşanma üzerindeki düşüncelerinizi

gördüm. Size de sormak istiyorum. Boşanma noktasında düşüncelerinizde bir değişim oldu

mu, yoksa halen daha aynı fikirde misiniz?

H.Y: Benim olmadı yani ben yani ben şöyle daha evet doğru bir karar verdiğimi

düşünüyorum. Yani benim için kararımın ne kadar haklı olduğumu bir kez daha gördüm.

A.D: G. Bey siz?

G.Y: Ben de herhangi bir fikir değişikliği olmadı.

A.D: Evet çünkü ben genel anlamda ilişki sorunlarınızı sormuştum. Ee. H. Hanım ne cevap

verdiğinizi hatırlıyor musunuz anamnezde?

H.Y: Evet.

A.D: Mesela daha çok iletişim sorunlarınız olduğunu ve genelde hoş olmayan sözler

işittiğinizi söylemişsiniz eşinizden.

H.Y: Evet.

A.D: Eşiniz G. Bey’de daha çok sürekli olarak alttan aldığını ve artık tahammülü kalmadığı

için hoş olmayan davranışlar sergilediğini, dile getirdiğini söylemiş. Öyle değil mi G. Bey?

G.Y: Evet.

A.D: Bu sorunların üzerine geçici çözümler yapmışsınız mesela H. Hanım özür beklemiş,

sürekli olarak konuyu kapatmışsınız gördüğüm kadarıyla yani herhangi bir sorun çözüme

gitmemiş aslında. Sorun üzerine çok konuşulmamış yanlış mı yorumladım?

H.Y: Evet doğru. Halının atına süpürüldü genellikle. O halı da doldu en sonunda yani.

A.D: Sizce neden sorunlar üzerine konuşmuyorsunuz? Buradaki sebep ne? (Konuşmaya

açık davet)

H.Y: Yani bilmiyorum kaçınma mı var acaba sorundan kaçınarak. Ya da şöyle bir şey mi

acaba hani o anda sinirlendim öfkelendim. Siniri geçsin nasıl olsa unutur ya da geçer gibiye

mi bağlandı?

A.D: Daha çok iletişim kopukluğu da buna sebep olmuş sanırım. Çünkü sorunu çözmek için

ilk önce konuşmak gerekiyor. Bu noktada ikinizde o anın hissettirdiği yoğun duygularla

konuşmaktan kaçındınız. Bu yüzden bu çözüm belki de sizi tekrardan aynı soruna getirdi.

Kısır döngü ve farklı açılarla size bu sorun geldi ve ben bu noktada sizden beklentilerinizi

sormuştum aile danışmanlığından. Siz sağlıklı bir şekilde boşanma istediğinizi, çocuklarınız

dolayısıyla hala ebeveyn rolünüz devam ettiği için gerektiğinde veya özel günlerde birlikte

olmanız gerekecektir. Yani aynı ortama girdiğinizde saygı çerçevesinde iletişiminizi devam

ettirmek istemişsiz fakat bunun için de yine iletişim sorunlarının çözülmesi gerekiyor ama G.

Bey sadece boşanmak noktasında “başka bir seçenek var mı ki?” tarzında bir cevap

vermişsiniz. Daha çok boşanma odaklı bakmışsınız ama bir beklentinizi görmedim. Sizin

sağlıklı boşanmaktan beklentiniz nedir?

G.Y: Benim mi beklentim? (Konuşmaya açık davet)

A.D: Hı hı.

G.Y: Benim boşanmaktan beklentim ben algılara çok inanmıyorum daha dışarıdan

bakıyorum. Şimdi böyle direkt sorunca ben daha lokal bir iletişim, yorumlama yapmak

zorunda kalıyorum. Benim için evlilik ya da evli olmamanın pek bir anlamı yok. Ya da iyi ya

da kötü olmanın da pek bir anlamı yok. Zıtlar beni çok ilgilendirmiyor. Ben yine aynı şekilde

hayatıma devam edeceğim. Hayatımdaki değişiklikler neler olacak burada. Daha zor bir

hayatım olması beni korkutmuyor. Benim daha çok mücadele etmem beni korkutmuyor.

Benim bir şeylere daha çok yetişebilmek için bir şeyler yapıyor olmam benim için gözümü

korkutan bir şey değil. Evet ben evli olduğum için evli olmadığım zamanlar ya da evli

olduğum zamanlar arasındaki ben de farklılık olmayacak, yaratmayacak ben de. Bir değişiklik

olma ihtimali zayıf. Çünkü huy canın altındadır. Yedisinde neyse yetmişinde insan öyledir

derler ya atasözlerinden yola çıkarsak. Şimdi ben evli olduğum için zihin yapımda bir

değişiklik olmadı hatta ilk eve geçtiğimiz zaman bile mutfak eşyalarının yerini hemen öğrenip

adapte olmak konusunda bir sıkıntı yaşamadım. Yani ben evde de şımartılan bir çocuk

olduğum için de şımartılan hayatı evde aramadım. Benim için çok fazla değişiklik olmadı.

Boşandıktan sonra ne olacak? Sadece hukuki statümüz değişecek. Basit bir statü, basit bir

sıfat. Sıfat değişimi olacak. Sonuçta insanlar evlenmeden de yıllarca beraber birbirlerine

saygılı yaşayabiliyorlar ya da evlenip de birbirlerinin gözlerini oyabiliyorlar. Şimdi benim

açımdan, beklenti açısından değil de H. Hanım statü olarak bu etiketten kurtulduğu zaman

daha rahatlayacakmış. Onun sevineceği şekilde bir şeyler yapacağız, onu mutlu edecek

şekilde bir şeyler yapacağız. Çünkü benim için bir değişiklik olmayacak yine dört gözlü bir

odada uyuyup kalkacağım. Bir şey fark etmeyecek benim için.

A.D: Tamam, pekala. Pekiyi mesela H. Hanımın beklentilerinden bir tanesi çocukların bu

süreçten daha sağlıklı etkilenebilmesi için gerektiğinde bir araya gelmeliyiz. Geldiğimizde

saygı çerçevesinde bu süreci geçirmeliyiz, iletişimimizi sürdürmeliyiz demiş. Siz bu noktada

ne düşünüyorsunuz. Sizce bu düşünce doğru mu, böyle mi olmalı?(Konuşmaya açık davet)

G.Y: Şimdi her insanın ona açılacak bir kapısı olması lazım. Yani kendisi de sonuçta berbat

bir mayadan, kötü bir ortamdan, berbat bir ütopyadan gelmiyor. Ben de aşağı yukarı

ortalama bir hayattan geldiğime göre çocuklarımız için de bir şeyler yapmak isteyeceğiz

elbette. Yani onlar için faydalı şeyler yapmak isteriz, istiyoruz. Yapabilirsek yapabileceğiz,

yapabildiğimiz kadar. Şimdi çocuklarla birlikte olduğumuz zamanlarda saygılı bir ortamın

oluşması gerekir mi? Yani şuan aşırı saygısız bir ortamımız yok, sadece yıpranmış sinirler

var, gerçeklik bu. Biz sizinle az önce görüşmeden tencere tabak fırlatmıyorduk birbirimize.

Böyle abartılmış bir durum söz konusu değil. Yani herkes, her şeyin oturmuş bir binanın bile

bazen yıllandıkça kurudukça temel yapısında bir oturma denilen değişim olur.

Bir tarafı biraz kaya hafif boyalar da sıvalarda çatlaklar olur fakat bu bina yıkılmasına engel

onu yok etmesine sebep olacak bir şey değil. Yani ben elbette ki ondan kaçacak değilim.

Neden kaçayım? Benim alnım açık başım dik, hatalı bir şey yapmadım, anlaşamamış

olabiliriz, ayrıladabiliriz. Sonuçta çocuklar bizim bu hayatta bırakacağımız tek eserse sırf

onlar için de değil. Arada bir insan arar bir arkadaşım 20 yıldır gözüm görmemiştir, konuşur

yani. Ben mesela bir buçuk iki ay önce 20 – 25 yıldır görmediğim arkadaşımla yüz yüze

görüştüm. İstanbul’a gelmişti. Yani zaten olgun insanlar birbirleriyle güzel diyaloglar

kurabilirler bence.

A.D: Tabii ki. Pekiyi mesela bir araya geldiniz diyelim. En son ailecek toplu yaptığınız bir

ekinlik var mı? En son ne yaptınız? İkinizden de ayrı ayrı cevap alabilir miyim? En son

hatırladığınız şeyi merak ediyorum. Ailecek, çocuklarınız da varken birlikte yaptığınız

en son ki etkinlik nedir?

H.Y: Mutfakta yemek yemek. (gülerek)

G.Y: Hayır canım yemek yapmak her zaman yapılacak bir şey. Burada daha özel bir şey

isteniyor. Geçenlerde biz tabu oynadık. Bu bir hafta içinde olan bir şey.

A.D: Hep birlikte ne kadar güzel. Pekiyi bu tabu oynanırken herhangi bir iletişim sorunu

yaşadınız mı aranızda?

G.Y: Ben bir problem hissetmedim.

H.Y: Ya çocuklar varken zaten öyle çok şey yansıtmıyoruz aslında. Hani böyle dediği gibi

hani tencere tava bir şey çocukların yanında çok fazla şey ters düşmüyoruz.

A.D: Ne kadar güzel. (iltifat etme tekniği)

H.Y: Çok böyle büyük yükselmiyoruz tabii yükseliyoruz ama hani öyle çok uzun sürmüyor.

Hani çocukların yanındayken biraz daha ılıman olmaya çalışıyoruz olmaya olduğu kadarıyla,

hatta bizim çocuklar da şey normalde biz böyle etkinlikler yapan bir aileyiz hani işte oyunlar

oynarız çocuklarla zeka oyunları vs. Biz normalde öyle çok kendi içimizde aktif bir aileyiz.

Eee bu sadece bu süreç biraz daha hani uzaklaştırdı bizi. İkimiz arasında uzaklık çocuklarla

uzaklaşmadık tabii ki de. Yani öyle çok da şey normalde de böyleyiz zaten.

A.D: Yani bu bahsettiğiniz iletişim sorunları vs. çocukların yanında hiç devam etmiyor yani

buna dikkat ediyorsunuz özel olarak öyle mi?

H.Y: Ediyor ediyor ama hani öyle çok şey çok fazla hani aşırı böyle bayağı yani oluyor tabii ki

de geriliyorsun, bağırıyorsun. İşte ne bileyim hırçın oluyorsun ama hani şunu demek

istiyorum, bu hep gitmiyor, hep böyle gergin bir hava olmuyor olumlu da oluyor. Olumlu

olumsuz işte birbirini dengeliyor yani. Her anımız öyle gergin geçmiyor yani ben de çocuk

arasında öyle oluyor çocuklarla baş başa iken daha iyiyiz.

A.D: Çocuklarla birlikteyken aslında iletişiminiz çok daha iyi herhangi problem yok öyle mi?

H.Y: yani mecburen daha.

G.Y: Çocuklu ortam ya da çocuksuz ortam diye ayırmak gerektiğini düşünmüyorum ben.

İnsan içinde ne taşıyorsa onu döker etrafına. Yani burada şunu anlatmak lazım insanlar

birliktelik kurarken kendi hüvviyetlerinden sıyrılmazlar ama birbirlerinin hoşuna gitmeyen

uyuşmayan durumlarda da hani bir anda da al çantanı git. Işte şu bu böyle bir şey olması

gerekmez. Herkesin bir eşref vakti vardır. Aşırı sinirlendiğimiz durumlarda olmuyor bunu bu

kadar da maksimize etmenin bir anlamı yok. Normal insanlar gibi konuşabiliyoruz.

H.Y: Kimse kimseye şiddet uygulamıyor yani.

 A.D: Tabii tabii çok güzel ya zaten fiziksel şiddete yönelik herhangi bir geri dönüşünüz

olmadı. Yani bu noktada herhangi bir şey olmamız çok güzel. Hatta yani diğer bazı aileler de

buna şahit oluyoruz. Yani çocukların yanında da işte psikolojik şiddet ya da ne bileyim bazı

şiddet örneklerini görebiliyoruz o yüzden hani sizin genel anlamda tartışmalarınız olmasına

rağmen çocukların yanında buna dikkat ediyor olmanız ya da gerçekten bunu yapmış

olmanız çok güzel ve gerçekten sizin güçlü bir yönünüz. O yüzden bu gücünüzü hiç

kaybetmemenizi dilerim. Bunun haricinde ben bir şey daha sormak istiyorum. Mesela ilk H.

Hanım ile başlayalım isterseniz. Bir gün mutlu uyandınız H. Hanım gözlerinizi açtınız ve

mutlu uyandınız hayatınızda ne değişmiş olurdu? Çok mutlusunuz . (İltifat etme,

güçlendirme, mucize soru tekniği)

H.Y: Imm. Yani hiç düşünmedim düşüneyim. Bir düşüneyim. Çocukların büyüdüğü herhalde.

Çocukların büyüdüğü daha böyle sakin bir yerde yaşamak daha yeşillikle daha böyle güneşte

ormanların ya da yeşilliğin olduğu bir yer herhalde. Benim için öyle bir en mutlu olduğum yer

öyle olur.

A.D: Çocuklarla birlikteyken yani öyle mi? Daha yeşil daha sakin ve çocukların büyüdüğü

ama çocuklar birlikte mi?

H.Y: Evet evet çocuklarla öyle daha aydınlık tabii tabii çocuklarla birlikte daha aydınlık, daha

güneşte daha ferah böyle ormanlı yeşilli kuş seslerinin olduğu bir yer gibi. O zaman mutlu

olurum herhalde.

A.D: Pekiyi o hayal ettiğiniz yerde evli misiniz?

H.Y: Ev evet ev geniş pencereler olacak.

A.D: Hayır yani o hayal ettiğiniz zaman evli misiniz hayalinizde?

HÇY: Haa. Onu düşünmedim, onu düşünmedim açıkçası. Eee, ama bilmiyorum yani o

şuanda hayal etmiyor. Düşün şu anda düşünmüyorum düşünemedim.

A.D: Anladım. Pekiyi şuan ki ilişkiniz devam ediyor olabilir miydi o mutlulukta G. Bey ile olan

ilişkiniz?

H.Y: Yok ya sanmıyorum.

A.D: Pekala. G. Bey pekiyi size aynı soruyu yönlendirecek olsam bir sabah mutlu uyandınız

hayatınızda ne değişmiş olurdu?

G.Y: Şimdi sembolik ifadeler kullanırsak romantik bir iletişimden bahsederiz ve sonunda

yargı cümleleri olmaz sanırımlar ederimler olabilir miler cevap verirsek burada istediğinizi

anlayacaksınız. Şimdi burada esas insanın gelecekte mutlu olduğu bir güne uyanmasından

bahsediyorsak sorumluk ve kaygılarından kurtulduğu bir anı hatırlamak gerekir. Onların

üzerine düşünmek gerekir. Yani sorumluluklarımız ne zaman bitecek? Muhtemelen

bitmeyecek. Kaygılarımız olacak mı? Her zaman olacak. Daha çok olacak. İstanbul’dayız

yarın deprem bekliyoruz. Çok yakında.

H.Y: Yani bu hayalim ya. Buna da müdahale etmesen mi?

G.Y: Ben buna müdahale ederek cevap veriyorum.

A.D: Sizin için mutluluk kaygılarınızın olmaması mı? Uyandığınız da kaygılarınız ve

sorumluluklarının olmayacak öyle mi?

G.Y: Hayır. Onlar da olacak, hepsi olacak. Bir pazarda biberlerin üzerinde bir slogan vardı.

Hayat kadar acı ama yaşanmaya değer. Yani hepsinden olacak, hepsinden biraz olacak. Acı,

tatlı, ekşi, tuzlu, sıcak, soğuk, ılık hepsinin olması gerekir. Ben mutlu uyandığım bir günde

koşmuyorum, koşsaydım uyuşturucuya başlardım zaten.

A.D: Pekala. İletişim sorunları sağlıklı boşanma içinde gerekli olan bir şey. Aslında iletişim

sorunlarının olduğundan ikiz de bahsediyorsunuz. Sağlıklı boşanma için iletişim sorunlarının

çözünmesi gerekli. İkiniz de buna karar verdiğinizi anamnezde belirtmişsiniz. Bu yüzden ilk

önce iletişim sorununu çözmeyi amaçlayabiliriz. Daha sonra çocuklara bu süreci birlikte

anlatmak. Mesela H. Hanım’ın böyle bir cümlesi vardı. “Çocuklara bu süreci birlikte

anlatmak.” Bunu nasıl yapabilirsiniz, çocuklar ne zaman öğrenmeli, siz ne zaman resmi bir

sürec başlatacaksınız bunların hepsini konuşmamız gerek. Şimdi ilk önce iletişimden

başlayacak olursak ben iletişimde ilk önce H. Hanım’a şunu sormak istiyorum. İletişim

noktasında size en çok yaralayan şey hoş olmadığınız şeyleri duymak mı H. Hanım?

(yapılama, konuşmaya açık davet, örneklendirme)

H.Y: Çok sık eleştirilmek eleştirme bir tane

 evet yani iyi yada kötü. Ben fikrimde de yaptığım şey iyi ya da kötü kabul görmemesi

geliştirilmesi.

A.D: Peki, iyi bir eleştiri sizin için nasıl olabilirdi? Ya da iyi bir iletişim için size gerekli olan şey

nedir? Eşinizden beklediğiniz.(konuşmaya açık davet)

H.Y: Yani yapılan şeyin eksikliğinden ziyade olduğu gibi yani yapılan güzel yönleriyle ya da

yapılmış olması bile onu bile övmesi övgüye değer. İlla hemen böyle eksik yanları olumsuz

yanları neden niçin nerden değil de hani en azından olduğu kadar bile olsa yine çaba var

diye en azından o taraftan bakılması.

A.D: Yani daha çok eksiklerinizden değil de artı yönlerinizi de size söylemesi gerektiğini mi

söylüyorsunuz eşinizden beklentiniz bu mu? (yansıtma)

H.Y: Yani. Sadece eşimden değil normal de ben öyle beklenti içindeyimdir yani. İlk benim için

budur. Böyle de bir şey beklerim.

A.D: Peki. G. Bey neden sizin eksi yönlerinizi görüyor bunun hakkında bir düşünceniz var

mı? (konuşmaya açık davet)

H.Y: Yok sadece ben değil onun yaşam bakış açısı bu yani sadece bana karşı değil.

A.D: Herkese karşı öyle olduğunu söylüyorsunuz.(yansıtma)

H.Y: Yok genelde de öyle bende nasibimi alıyorum.

A.D: Anladım. G. Bey siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz. Gerçekten eşinizin söylediği

gibi sadece eksi yönlerini mi eleştiriye açıyorsunuz. Yani eleştiri sizin için sadece eksi

yönlerini söylemek mi? Sadece eşinize yönelik de değil herkese karşı böyle olduğunuzu

söylüyor. (konuşmaya açık davet)

G.Y: Şimdi içinde doğruluk payı olan tarafı herkes için aynı olması orası çok doğru. Hatta

geçen gün markette sekiz kişiyi sıraya geçirdim sıraya dizdim yani sıra burası. Normalde ben

biraz içeri kapatırım çok fazla çatışma ortamına girmek istemiyorum. Şimdi takdir edilmek de

var, eleştirilmek de var bu hayatta. Eleştirdiğim de olmuştur takdir ettiğim de olmuştur ama

kendisi daha öncenden de kendi şunu söylemesi lazım sevdiğim birisinin beni eleştirmesini

kabullenemiyorum demesi lazım. Bir zaman için şimdi seviyor. Yani eleştirmişimdir, yanlış

da eleştirmişimdir ama ben genellikle yanlış yapan taraf da değilim. Sırf onun içine de

katarsak hayatın büyük kısmını eleştirmiyorum kendisini. E yani takip edilmek güzel ama

gidiş yolun doğru değil diye puan veren öğretmenler vardır ya onların sayesinde birtakım

hayatımızdaki yöneticiler bu hale geldi. Yani gitmeyen hak etmeyen insanlar başka

yerlerdeler sırf yöneticilerden bahsetmelim. Ben bakıyorum şuan kek yapmayı kendisinden

öğrendim. Kendisinden daha iyi kek yapıyorum.

H.Y: Yenmiyor ama. Çocukların hiçbiri yemiyor.

G.Y: Yiyorlar, yiyorlar. Herkes yiyor benim kekimi. Nasıl yenmiyor yaparım yine yerler

çocuklar bıktı çocuklar her gün kek yemekten bıktı. Yalan mı? Yemiyorlar yapmıyorum

bayağı zamandır yapmıyorum. Çocukların zevk ile alakalı küçük mesele az yağlı yiyor yok

biraz kuru oluyor bela kuru oluyor felan. Her neyse. Sonuçta bir şeyin gelişme yolu var.

Benim hayat bakış açımda şöyle bir şey yaparken sırf onunla da kendisiyle alakalı değil. Tam

usulüne uygun yapmak için girişim sonrasında onun kadar stabil, ortalama yapmak sonra

biraz daha iyisini yapmak her seferinde.

H.Y: Ben bir şey söyleyebilir miyim?

A.D: Tabii.

H.Y: Mesela atıyorum matematik ya da bir işlem yapıyorsun. Bizim en çok şey

yaptıklarımızdan biri Mesela sonuç atıyorum iki ya da beş. Bunu işte çarparak da bulabilirsin,

toplayarak yapabilirsin tek tek ya da işte tam tersi bölerek bulabilirsin ama mesela herkesin

kullandığı yol nedir? Toplama diyelim. Ben o toplamayı tercih etmiyorum. Ben bambaşka bir

yolu belki uzatıyorum belki kısaltıyorum belki alakasız bir yerden işte bodoslama gidiyorum

ama sonucu iki mi ya da beş mi doğru mu doğru? Ben ona bakalım sonuca bakarım. G tam

tersi yanlış gittin, o yoldan gideceksin. O yolu takip edeceğiz. Hayır ben o yolu takip etmek

istemiyorum ya da ben öyle öğrenmedim ya da ben o yolu takip etmek istemiyorum. Cevap

buysa ya doğru olan buysa ben farklı bir yoldan gideceğim, o yol benim tercihim ama

doğruysa sonuç olarak oraya varacaksam, varıyorsam problem olmaması lazım. Gittiğim

yolun beni ilgilendirmesi lazım öyle değil mi? Bizim çalıştığımız gerçek nokta bu. Evet bu

konuda gerçekten eleştiriye maruz kalıyorum. Yani ben benim sen çok rahatsız oldum

konulardan birine sebep oldu.

G.Y: Yani ben başkalarının yöntemlerini kullanmayı hiç sevmem ama bazen tam kitabına

göre hareket etmek gerekir. Ben doğrudan doğru ya burada evet doğru mu sonuç

işaretlenmiş ama aslında orada bir iyi niyet yoksa evet ikiyi buldun mu buldun diye de altına

on puan olmaz yani. Yanlışlıkla doğruyu bulmuşsundur. Ahahaha.

H.Y: Niye öyle ya da böyle cevap bulundu mu? Bulundu. Çok şey sormuyorlar yani çoktan

seçmeli sınavlarda sen bunu hangi yöntemle buldun diye. Şıkkın doğru mu değil mi ona

bakıyorlar.

G.Y: Ben öyle yapmıyorum.

A.D: G. Bey bir şey sormak istiyorum. En son eşinizi hangi konuda takdir ettiniz? Mesele

eleştirinin olumlu yönü de var da. Mesela en son hangi noktada olumlu bir eleştiri yapınız?

(müdahale etme, konuşmaya açık davet)

G.Y: Hatırlıyor musun? (Eşine dönerek)

H.Y: Hatırlamıyorsun yok çünkü. (Gülerek)

G.Y: Nasıl yok? İllaki vardır. Benim şuan bununla ilgili yapabilecek açıklamam var ama gizli

dosyalara giriyor. Açıklamayacağım o yüzden. Hatta kendisinin yakın bir arkadaşıyla

mukayese ettim daha kaliteli, daha doğru, daha iyi bir insan olarak yorumladım bu hafta

içinde ama neden ve nasıllarını açıklayamıyorum şuan.

A.D: Eşinizin direkt yüzüne karşı yüzüne karşı, yani bizzat iletişimde hangi noktada mesela

takdir ettiniz bunu merak ediyorum. Konuyu anlatmak zorunda değilsiniz çok

özelse.(konuşmaya açık davet)

G.Y: Kendi çizgisini bozmamıştır.

A.D: Hayır, hayır o olumlu özelliği olabilir. Onu sormuyorum hani yüzüne karşı mesela ne

dediniz takdir ederken, en son ki örneği merak ediyorum.(konuşmaya açık davet)

G.Y: Üç aydır konuşamıyoruz zaten, konuşmamayı tercih ediyoruz ne zamandır. Yani normal

yapması gereken izahın üstünde yapması lazım da lazım ki o takdiri alması lazım değil mi?

O öyle bir değerlendirme yapmamız lazım. Ben sabahları ayakkabımı giydim, takdir

almıyorum.

A.D: Mesela G. Bey sadece yararlı ve pragmatik bir şeyler yaptığımızda mı takdir almak

isteriz. Eşimizden basit bir şey yaptığımızda bile takdir edilmek isteyebiliriz. Mesela siz böyle

misiniz? Böyle yapan çiftler var.

G.Y: Hayır geçen hafta yemek yerken beraber kendisi yemek yapmıştı. Ben eline sağlık

dedim, cevap bile vermedi. Lezzeti çok yerindeydi mesela. Tadı güzeldi inanmayarak mı tadı

güzel diyecektim? Eline sağlık demiştim hiçbir şey değil demedi. Bu hafta içinde kısır olabilir

belki ya da kısırın yanında başka bir şey daha yapmıştı.

A.D: Bu hafta içerisinde yemeğin lezzetli olduğunu söylediniz. Karşılığında afiyet olsun

denmediğini söylüyorsunuz. Soralım Hülya Hanım neden bir cevap vermediniz? (yansıtma)

H.Y: Muhatap olmak istemedim çünkü ben yani onu ya şu süreçte onun söylediklerini pek

önemsemiyorum.

G.Y: Ya ben kafayı alayım da affettireyim gibi çabam yok ki. Güzel yapmış normal bir

vatandaşa veren bir işimi yaptığım zaman bir hizmette bulunduğu zaman teşekkür ediyorum

zaten ben ondan bir şey beklemiyordum yani.

H.Y: Tamam ben önemsemiyorum.

G.Y: Önemsemiyormuş kendisi kayıtlara geçsin.

A.D: Pekiyi H. Hanım, G. Bey bunu ikiniz için de soruyorum hani bu tartışmalı aşamaya

girmeden önce siz tam anlamıyla bir zaman verecek olursanız şu iletişim kopukluğumuz

yokken, şuan tamamen birbirinize kapatmışsınız kendinizi. Ne kadar zamandır kapattınız

birbirinize kendinizi hatırlıyor musunuz?

H.Y: İki buçuk ay felan olmuştur.

A.D: Tamam. İki buçuk ay öncesinde yani gerek romantik, gerek gerçekten takdir

edilebileceğini düşündüğünüz bir şey, bu noktada birbirinizi en çok takdir ettiğiniz bir durum,

zaman var mıydı? İkinize de soruyorum, olumsuz eleştiri yapmadığınız zamanlar oluyor

muydu? (istisnai soru tekniği)

H.Y: Ben ederim aslında ben seni övmeyi severim.

A.D: Siz en son ne zaman takdir ettiniz H. Hanım?

H.Y: Ben ne zaman ettim?

G.Y: İnanarak ve yani gerçekten adil olarak.

H.Y: Tamam şöyle benim paramı şeyde X’de yükselttiği için.

G.Y: Kendisinin parası vardı 2400 lira. Ben kendisinin adına onu 8121 liraya yükselttim

kendisine 8122 lira gönderdim küsuratlı rakamlı.

H.Y: Mesela o hesabı açmasını falan yani onda hani mesela ben onları yapamamıştım çok

teferruatlıydı. Yani bazı bilgisayar programlarını benden iyi kullanıyor. Onunla ilgili de zaten o

en sonunda teşekkür ettikten sonra zaten sen menfaatçi olarak suçladın. Ben normalde şey

takdir ederim, teşekkür ederim. İnsanların güzel yönlerini överim hatta insanların çok hoşuna

gider. Çünkü ben övgülerimle ya da söylediğim şeylerde hem samimiyim hem de çok doğru

yerden yakalarım. Öylesine söylemem yani beğendiğim bir şey ise gerçekten beğendiğimi

söylerim. Neyi beğendiğimin ayrıntısını bile veririm. Hani öyle laf olsun diye söylemem.

G.Y: Kendisi içtendir, çok pis sever çok pis döver.

H.Y: Ama bende mesela eleştirdiğim zaman ya da karşı tarafa geçtiğim zaman yakarım

canını yani ona da gözüm görmez yani onu da şey yapmam zaten sınırım yoktur.

A.D: Çok açık sözlü olduğunuzu ilk seansta da söylemiştiniz zaten.(yeniden çerçeveleme)

H.Y: Evet sevgim ne kadar olsa da sevmediğimi de hep o şekilde iletirim.

G.Y: En çok sert ne zaman gömdün, hak etmediğim şeyleri söylediğin zamanlar oldu mu?

H.Y: Hayır.

G.Y: Hak ettiğim şeyleri mi söylüyorsun hep?

H.Y: Evet ben o konuda asla yapmadığım şeyleri söylemiyorum. Bir şekilde bir ortak noktada

buluşacağımız için o sınırımı aşmadım. Normal yabancı insanlara artık giderse gitsin koparsa

kopsuna geldim ama seninle o şeye gelmedim getirmedim kendimi.

A.D: Ne kadar güzel aslında bu da G. Bey’e verdiğiniz bir değeri gösteriyor ve bunun

haricinde ilk önce ne dediniz mesela paranızı yükselttiği zaman G. Bey’i takdir ettiğinizi

söylediniz. Pekiyi en son ki olumsuz eleştirinizi hatırlıyor musunuz? En son olumsuz yönde

nasıl eleştirdiniz G. Bey’i hangi konuda? Bu iki buçuk ay öncesinde. (iltifat etme, konuşmaya

açık davet)

G.Y: Yani benden kaynaklı o gelişen bu süreçte doğrudan doğruya benim yaptığım ne vardı

da biz bu duruma geldik?

H.Y: Senin tavırların.

G.Y: Tamam işte onları soruyor sana.

H.Y: Verdiğin her türlü tercihler hatalı tercihler. Kararların hep hatalı, eksik, yanlış.

G.Y: Neymiş hatalar? Onları konuşalım.

H.Y: Birebir yaptığın her şeyin sonucu hep kötü oldu.

A.D: Bunu G. Bey’e nasıl aktardınız eleştirirken?

G.Y: Canımı almak üzereydi.

H.Y: Direkt söylüyorum yani zaten onu niye yaptın bunu niye aldın? Geçen sandalye almış

mesela bana sormadan almış gitmiş kafasına göre almış, bayağı iade ettirdim.

G.Y: Bizim mutfakta dört tane sandalyeler var kırmızı. Aynı modelden iki sandalye aldım

geldim. Çocuklar ben kırığa oturmayacağım diyor kavga ediyorlardı, iki tane aynısından

aldım geldim yenisini, sonra bana geri verdirdi. Verdim geldim.

A.D: Anladım. Pekiyi G. Bey siz takdir ettiğiniz en son yemek mevzuunuzu anlattınız.

Ellerinize sağlık demenize rağmen cevap alamadığınızı söylediniz. Pekiyi en son ki olumsuz

eleştirinizi hatırlıyor musunuz bu iki buçuk ay öncesinde? (özetleme,)

G.Y: Bakın bu iki buçuk aylık süreçte benim mevzu olan benim eleştirilerim değil. Burada

benim alıp kararlarımda hata verdiğimi düşündüğü şeyler.

H.Y: Ben hatırlıyorum beni ne zaman acımasız eleştirdiğini, şöyle.

G.Y: Tamam anlatıyor kendisi bana hatırlatacak şimdi buyurun.

H.Y: Bizim oğlumuz bir tane sınava girecek. Bursluluk imkanı için sınava sokuyorum. Hem

de okulda sınav olamıyorlar ya gerçekten durumunu görmek istiyorum. Zor bir okulun

zorlayıcı bir sınavıydı. Çocuk ortalama bir şey aldı.

G.Y: 68 aldı.

H.Y: Beni suçladı, çocuklarla ben ilgileniyorum ya. Benim suçum, benim başarım.

G.Y: Evet ben öyle söyledim.

H.Y: Yani beceriksiz olduğumu, yetersiz.

G.Y: Sen çocuklarına bu kadar verdiğinin eğitimle 68 aldığına göre. Kendisi de bana dedi ki

al o zaman çocuklarını da daha iyisini yapabiliyorsan yap dedi. Ben de o zaman daha önce

buna benzer bir durumda dedim ki sen bu evi geçindir ben evde durayım, bak bakayım

çocuklara ne olur demiştim.

A.D: Ben bu noktada bir şey sormak istiyorum. Bu eleştiriden ben şunu anlıyorum yani

çocuklarla ilgilenen kişi H. Hanım mı? Yani bu noktada böyle bir görev dağılımı mı yapıldı?

Çocukların eğitimi ile H. Hanım mı ilgileniyor? (konuşmaya açık davet)

G.Y: Görev dağılımının sınırları belli değil. O gün nasıl rahat edilmesi isteniyorsa.

G.Y: Hayır genellikle hep ben, yani ben ilgileniyorum. Okulları bir kurs lazımsa ben

araştırıyorum kursa kayıt edilecekse ben bakıyorum. İşte kitap mı eksik? Ben hazırlıyorum,

ben yapıyorum, ben bakıyorum. Bu burslulukla ilgili fikir de zaten benim fikrimdi. Hani o ben

demeden zaten haberi bile yoktu.

G.Y: Ben bursa gitmesini de istemiyorum zaten onu da kazanamıyor.

H.Y: Kazanıp kazanmama değil yani, çocuğun böyle bir ortamı görmesi. Bununla ilgili bir

deneyim kazanması amaç bu.

G.Y: Sınava evden girdi ya.

H.Y: Hayır sen bir tanesine girdin. Ben kendi elimle götürdüğüm sınavlar var benim.

G.Y: Onlardan kaç aldı?

H.Y: Üff! (iç çeker) Çabalamasını görmesi önemli olan. Ha düşük de alabilir, o sınav zaten

bayağı zor bir sınavdı. Akademik olarak bayağı eleyici bir sınavdı. Çocukların her şeyiyle ben

ilgileniyorum. Kayıt mı, öğretmen mi? Hepsini ben yaparım. Hatta ben çalışmadan önce ilk

böyle çalışmayı düşünürken, G. Bana şey diyordu: “Önce çocukları bırakacak, ayarlayacak

yer bul. Ondan sonra çalış.”

G.Y: Tabii çocuklar evde tek mi kalsın?

H.Y: Onları da ben ayarlarım.

G.Y: En doğrusu sen yapmayacak mısın? Sen kadın, ana. Yuvayı dişi kuş yaparmış ya.

H.Y: Hayır tüm sorumluluklar ben de.

G.Y: Pekiyi bunları kaldırabiliyor muydun? Yaparken seviyor musun, yoksa kahretsin bundan

nasıl kurtulurum diye mi düşünüyorsun?

H.Y: Ya sen bana bütün sorumlulukları yüklediğin için.

G.Y: Yaşayamadığın yükün altına sokmamışım sen kendin bulmuşsun. Kendin altına

girmişsin, kendin rahatsız olmuşsun.

H.Y: Ama birinin yapması lazım yani.

G.Y: Yapılmasın ya, yapılmasın. Biz bu çocuklara fazla ey verdikçe bu kadar oldu.

H.Y: Her şey için birinin bir şey yapması lazım.

G.Y: Yani ben bir şey yapmıyorum yeterince.

H.Y: Evet.

G.Y: Tamam.

H.Y: Düşün bakalım ne yaptın?

A.D: Pekiyi G. Bey ikinizde çalışıyorsunuz anladığım kadarıyla çünkü H. Hanım’da şuan da

çalışıyor. Çalışırken de çocuklara karşı ilgilenme sorumluluğu daha çok H. Hanım’da mıydı

yine?

G.Y: Kaçtaydı dersin? (H. Hanım’a döner)

H.Y: Ya, ben şuan uzaktan eğitim olduğu için. Benim öğrencim özel eğitim öğrencisi.

A.D: Ne güzel. (asgari düzeyde teşvik)

H.Y: Akşam altıdan sonra ders yapıyoruz sekiz buçuk, dokuza kadar. Onun öncesinde ben

çocukların canlı dersleriyle ödevleriyle uğraşıyorum. Yani şuan evde olduğum için. Okul

olsaydı

ben sana. Hiçbir uzaktan eğitim olduğu için benim öğrenci işe özel eğitim öğrencisi. 12’de

çıkıyordum, 17.30 gibi evdeydim.

G.Y: Onun öncesinde de çocuklar ile aynı okuldaydı.

H.Y: Hayır ondan önceki senelerde.

G.Y: Şimdi bende şöyle direkt net cevap vereyim sabah 7’den akşam 7’ye kadar dışarıdayım.

O saatler için ben çocuklarla ilgilenmiyorum. Saat 7 – 8 arasında da ekseriyetle yemek ve

mutfak işlerindeyim. 8 ile 9 arasında yani ben bu çocuğa düz çizgi çektirdiğim de oldu birkaç

kere ama genellikle ben yaptırmıyorum. Bakın genellikle.

H.Y: Çünkü niye? Ya şöyle söyleyeyim. var ama ben şöyle de ödev yaptım. Yani şöyle

söyleyeyim şimdi ben artık çocuklarla yüz göz oluyorum ve artık hani belli bir şeyden sonra

daralıyorum. Bizim oğlumuz hiperaktif. Teşhisi de var, ilaçlarını da kullanıyor. Aynı zamanda

üstün yetenekli de çocuk raporu da var hatta. Yani tam özel eğitim çocuğu aslında ve bu

yorucu bir durum ebeveyn olarak.

A.D: Tabii ki. (asgari düzeyde teşvik)

H.Y: Artık ödevlerinden diyorum ki sen yaptır. Öğretmeni çok ödev de vermiyor yani dersi

derste öğrenecek. O anlamda çok iyi. 4 sayfalık bir ödev veriyor diyorum ki hadi bunu yapın,

hani ben de kafamdan atayım ödevlerini yapmış diye. Bir de ben onu kontrol ediyorum.

Doğru mu yanlış mı diye. Daha çok yoruluyorum. Sayfanın ilkini veriyorum ya. İlkinde mesela

çocuk A’yı yazamamış, yamuk yazmış. Ona takıyor, o dersi bırakıyor. 2 saat sayfa A

yazdırıyor. Çocuk 2 sayfa yazınca zaten ondan bıkıyor. Sonra ben geliyorum ödevin daha ilk

sayfası bile yapılmamış. Hani ödev diyorum. Diyor ki anne ben sıkıldım, yoruldum, bıktım.

Sonra ben sinirleniyorum alıyorum çocuğu. 2 saat 4 sayfayı yaptırmaya çalışıyorum çünkü

orada zaten yoruldu. Bir de geldi ben de yoruldum. Bir de mücadele ediyor yorulduğu için.

Ben de onu zorluyorum bu sefer iki kat yoruluyorum. Yani o ders bittikten sonra A’yı

çalıştırabilir hiç problem değil ama ben ne verdiysem görev neyse onu bitir. Yani ona takılma.

O küçük orada ayrıntıya takılıyor sonra A olmazsa olmaz ki diyor ama mesela ben olsam

yanlış mı yazdı sildiririm, doğrusunu yazdırtana kadar ilerletirim. Şunu da eklemek istiyorum

sorumlulukları ben tek üstlenmişim ya aslında kendi mükemmeliyetçi olduğunu söylüyor ama

ben bu şeyler, verdiğiniz envanterlerde, doldurmalardan sonra kendimle ilgili şunu fark ettim.

Aslında kendimle ilgili doğru karar verdiğimi burada anladım ben. Her şeyi ben başlatmışım.

Her şeyi ben yapmışım. Ev taşınıyor, ben buluyorum. Ev bakılıyor, ben arıyorum. (Ağlamaya

başlar)

G.Y: Ben yok muydum sen ararken ev?

H.Y: Bir tek bunda vardın G.

G.Y: İyi de neden taşındık oraya? Ondan sonra başıma yıktın dünyayı. Ben çıkacağım.

H.Y: Hayır bir ev alınacak, ben bakıyorum, ben araştırıyorum ben soruyorum.

G.Y: Yapmasaydın.

H.Y: Birinin yapması lazım.

G.Y: Yavrucuğum yanlış yerden başlıyorsunuz işe.

H.Y: Yanlış yerden değil. Sana kalsa yerimizde böyle kalacağız. Bir sonraki aşamaya

geçemiyorsun. Ya sen tek başına yaptığın bir şeyi söyle bana. Deki buna ben karar verdim,

ben yaptım.

G.Y: Bunları söylemek istemiyorum. Ben bireysel olduğu için şimdi açmak istemedim.

H.Y: Aile ilgili yaptığın bir şey?

G.Y: Sandalye almıştım, iade ettirdin.

H.Y: Ya o yanlıştı. (Gülerek)

G.Y: Ben tek başına bir şey yapmama sen müsaade eder misin? Gözünü seveyim sen?

H.Y: Ama yapamıyorsun.

G.Y: Yanlış yapmama müsaade et ya.

H.Y: Benim burada yaptığım en büyük hata bu. Ben G.’e verdiğim görevler de eksik,

başarısız, yanlış işte ya da benim istediğim gibi kafamdaki model olmadığı için evet bunu

yetersiz gördüğüm için ben

müdahale ettim. Müdahale edince o iş hani birine iyilik yaparsın ya bir lütuftur aslında ama

senin görevin gibi kalır. O iş hep bende öyle kaldı. Onun da farkındayım. Ona verdiğim

görevleri yerine eksik getiriyor, yapamıyor ben de şey. Ben grup çalışmasını sevmiyorum

çünkü ben asıl mükemmeliyetçiyim. Yani ben üniversiteye giderken de grup çalışmaları

olurdu. Gruba dahil olurdum ama mesela kendim ayrı birebir grubun yapabileceğinin 10 kat

iyisini yapardım ve ayrı da sunardım.

A.D: Pekiyi bu karşınızdakinin suçu mu?

H.Y: Değil ama bunun için çaba da sarf etmiyor. Mesela şöyle söyleyeyim hani genelde bunu

şey erkekler yaparken çok yapıyor, atıyorum balkonu yıka dersin ama bunu yaparken

saksıları düşürür orayı devirir, burayı devirir. Sen dersin ki tamam hiçbir şeyini istemiyorum.

Bırak yani o duruma getirdiği için ben kendim yapmak istiyorum.

G.Y: Ondan değil ama bak demin söylediğinle çatışıyor. Pekiyi benim ev işlerine dahil

olduğum sürece senin tabağın, saksın kırıldı mı?

H.Y: Kırıldı.

G.Y: Ben mi kırdım? Bu evi temizlediğim kadarıyla hatalı mı iş yapıyorum. Yaptığım işler

şişirme mi?

H.Y: Evet şişirme yapıyorsun. Koltukların altını sil diyorum, silmiyorsun. Sen sadece görünen

kısmı alıyorsun.

G.Y: Ya ben iri yarı adamım ya eğile bildiğim kadar eğiliyorum.

H.Y: İri yarı adam koltuğu daha rahat iter. Sen çaba sarf etmiyorsun.

G.Y: Ya orası doğru değil. Evin temizliğini bir kadın kadar yapabiliyorum. Sadece ütü

yapmadım onu hep kendisi yapıyor sevdiği için. Ben bilmiyorum zaten. Ben beceriksiz miyim

yaptıklarımda sen bana onu söyle?

H.Y: Çok kötü değilsin ama.

G.Y: Ya iyiysin ya kötüsün de bana.

H.Y: O zaman kötüsün.

G.Y: Ben kötüyüm. Ben iyi yapmadığım için kendisi yapıyor. Yani kendi yaptığı için de

kızıyor.

A.D: Aslında şöyle olabilir mi? H. Hanım’ın belli bir beklentisi var çünkü kendisi bazı şeyleri

belki çok iyi yapıyor. Aynı şeyi belki siz de çabalıyorsunuz ama onun beklentisi kadar

yapmadığımız için belki daha beğenmiyor ya da eleştiriyor olabilir.(konuşmaya açık davet,

yansıtma)

G.Y: Kendi konfor alanından çıkması gerekiyor. Kendi konfor alanında çıkınca kızıyor.

H.Y: Ben girişken bir insanım gerçi yeni bir iş yapmaktan korkmuyorum.

G.Y: Harekete geçene kadar sıkıntı var.

H.Y: Evet ben kafamda planlıyorum.

G.Y: Biz nerede plan yapıyoruz?

H.Y: Hayır ya şöyle düşünün hani bir yer mi toplanacak, temizlenecek? Ben önce oturur

düşünürüm. Şunu şöyle yaparım bunu böyle yaparım. Harekete geçmek düşünme zamanım

aslında. Sonra harekete geçiyorum ama geçtiğim zaman da o zamanı telafi ediyorum.

G.Y: Yani bahsettiğimiz gibi vur deyince öldürür. Ara ton yoktur. 0 ve 1.

H.Y: Geçtiği zamanı telafi ediyor muyum? Ediyorum.

G.Y: Ama o zaman da nefretini, stresini niye kusuyorsun? Yapıyorsan yap ya.

H.Y: Hayır. 1 saatte temizlenecek yeri ben yarım saatte düşünüyorsam , yarım saat de

çalışıyorsam o saat bitiyor mu? Bitiyor. Ama sen istiyorsun ki ben hiç düşünmeyeyim. Benim

tarzım bu. Bir saat benim mi? Ben o 1 saati yayarım.

G.Y: Sen disiplinli bir insan mısındır çalışma konusunda?

H.Y: Hayır ama sen bana diyorsan ki 1 saatte bu iş bitecek ben bitiririm, nasıl yaptığım

önemli değil.

G.Y: O zaman görevin planını çıkaracaksın sabah 8 kahvaltı. Öğleden sonra kahvaltı

oluyorsa sonuç aynı değil, süreç hatalı. Ya ben çocuklarla konuşuyorum . 12’de kahvaltı

yapıyorlar.

H.Y: Sen de ne var biliyor musun? Sen de bir şeyi abartma çok var. 2 kere olan şey varsa

aylarca böyle varmış gibi anlatıyorsun.

G.Y: Hafta içi kahvaltı yapıyorsunuz? Sadece bunu soracağım.

H.Y: 10’da 11’de yapıyoruz.

G.Y: Gayet iyi gerçekten.

H.Y: Evdeyiz G. Bütün gün evdeyiz. Sen sabah 8’de kalk, akşam yine aynı, bir anlamı yok.

Erken kalkmanın anlamı ne?

G.Y: Tamam sizin gerginliğinizin benle anlamı ne?

H.Y: Bak sen diyorsun ki ben yokum ama siz sabah 8’de kalkıp işte şu saatte şöyle şöyle

yapın böyle böyle yapın böyle gitsin.

G.Y: Evet ödevler bitsin, akşama ödev kalmasın.

H.Y: Ben de diyorum ki o saat bu zaman bizim değil mi? Biz bunu istediğimiz gibi kullanırız.

G.Y: Harcayın istediğiniz gibi. Ömürden gidiyor zaten bedava.

H.Y: Sen kendini örnek tutma. Sen sabahın 8’in de kalkıyorsun musun? Madem çok rahatsız

oluyorsun sabah kalkarsın gidersin işte yürüyüşünü yaparsın kahvaltını tek başına yaparsın.

Sen de yapmıyorsun.

G.Y: Size hazırlıyorum.

H.Y: Hazırlama kalk kendin o zaman. Bekleme o zaman. Sen bizden bunu bekliyorsun

kendin onu yapmıyorsun. Sen burada çelişkiye düşüyorsun. Sen sadece söylüyorsun.

A.D: Ben bu noktada bir şey söyleyebilir miyim? İletişiminizi görüyorum, davranışlarınızı

eleştiriyorsunuz. Sadece bilişsel davranışlarımızda şöyle bir gerçek var. Yani eleştirilerimizi

yaparken aslında güzel bir şekilde eleştirsek bunlar hayatımızda bir suç unsuru olmaz ya da

kırılmayız ya da üzülmeyiz. Özellikle eş ilişkilerimizde, çift ilişkilerimizde. Çünkü sizin

sorunlarınıza baktığımızda boşanma sürecinde ya da öncesinde iletişimde bir sorun var.

Mesela bir insan bir şeyi iyi yıkayamadı diyelim. Sen kirlisin diye yargılamak yerine onu iyi

yıkayamadığını düşünüyorum demek bizim daha yapıcı eleştirmemizi sağlar.

Karşımızdakinin kişiliğinden çok davranışına yönelik eleştiri yapmamız daha sağlıklı

olacaktır. Anlatabildim mi bilmiyorum mesela hangi konuda birbirinizi eleştiriyordunuz?

Mesela yemek yaptınız ve beğenmediniz diyelim, birbirinize sen güzel yemek yapamıyorsun

zaten hep böyle oluyor senin yemeklerin demek yerine bu yemeğin şusu eksik mi olmuş

acaba demek daha yararlı olacaktır. Yani direkt davranışı eleştirmek. Ya da birbirinizi stresli

gördünüz. “Yine neye streslendin?” demek yerine, “Bugün seni ne streslendirdi?” demek çok

daha karşımızdakini anlar pozisyona sokar bizi. Bu noktada biraz daha dikkat ederseniz ben

çok daha birbirinizi anlayacağınızı düşünüyorum. Seansımız da sonuna geldik. Bu yüzden

iletişim noktasında ben size şöyle bir ödev vermek istiyorum, eğer siz de kabul ederseniz. Bu

hafta iletişim kurduğunuzda bir eleştiri durumu dönerse kişiliğe değil de davranışa yönelik bir

eleştiri yapın ve her yaptığınız bu eleştiriyi not alın. Bu noktada size bir envanter de atacağım

onu da doldurursanız çok sevinirim. Buradaki amacımız düşünce hatalarımızı bulabilmek ve

daha yapıcı davranışa yönelik eleştiriler yapabilmek çünkü siz boşanma aşamanızın sağlıklı

geçebilmesi için iletişiminizi iyi tutmak istiyorsunuz. Bunu başaracağınıza inanıyorum.

Haftaya artık boşanma sürecinden ve çocuklara bu durumu nasıl anlatmalıyız durumunu

konuşmak uygun olacaktır diye düşünüyorum fakat yine de gündemi sizin belirlemenizi rica

edeceğim. Son olarak sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı? (müdahale etme, özetleme,

yansıtma, güçlendirme, yapılama, iltifat etme)

H.Y: Iııı. Söylediğiniz şeyleri aslında ben de biliyorum ama yapmak istemiyorum ben.

G.Y: Ben bilmiyorum tek başıma da yapabilir miyim?

A.D: Yapabilirsiniz tabii ki.

H.Y: Ben zamanında çok yaptım. Doldu benim limitim.

G.Y: Teşekkür ederim.

H.Y: Ama artık yapmak da istemiyorum. 10 yıldır bunu yapıyorum.

A.D: 10 yıldır bunu yapmış olmanız çok güzel bir şey sizi takdir ediyorum fakat G. Bey bunu

bilmediğini söyledi bu zamana kadar. G. Bey yapmadığı için tek taraflı yapmış olmak sizi

yormuş olabilir, sizi anlıyorum. Hani bir şeyler yaptım ve karşılığını göremedim hissi yaşamış

olabilirsiniz.(yansıtma, empati, iltifat etme)

H.Y: Evet. Biraz G. Denesin ben de göreyim o zaman. Bir de öyle deneyelim.

A.D: Tamam. G. Bey bunu denerken siz izlersiniz ya da yaparsınız. Envanteri de isterseniz

doldurabilirsiniz.

H.Y: Envanter tek tek mi yapılacak?

A.D: Evet. Yapmak zorunda değilsiniz ama sağlıklı bir iletişim istiyorsak boşanma

aşamasında bunları denemeniz gerekiyor. Belki G. Bey’in yapmak istemesi sizi de

şevklendirecektir. Siz bilirsiniz. Herhangi bir zorlama yok. G. Bey denesin, siz de isterseniz

karşılık verirsiniz. Başka söylemek istediğiniz bir şey var mı?

H.Y: Hayır yok, teşekkürler.

G.Y: Teşekkür ederiz.

A.D: Tamam o zaman haftaya yine aynı gün ve saatte seansımızı yapabiliriz sizin için de

uygunsa. Kendinize iyi bakın, görüşmek üzere.

H.Y: Görüşmek üzere, sağ olun.

G.Y: Görüşmek üzere.

Değerlendirme: İlk seansa göre çiftlerin iletişim ve birbirlerini dinleme noktasındaki olumsuz  tavırlarının azaldığı görülmüştür. Özellikle H.Y ilk seanstan sonra kendini daha iyi hissettiğini  söylemiştir. İlk seansta kendini ifade etmekte zorlandığı an ağlaması bu seansta çok az gözlemlenmiştir. Sağlıklı boşanma için aile danışmanlığı desteği isteseler de problemleri  konuşmak ve çözmek istemeleri gözlemlenmektedir. İlk seansta sürekli olumsuz şeyler ifade  eden çift, yönlendirme olmadan tartışma zamanları yaşamadıkları anları örnek vemiştir. G.Y  danışmanla sürekli koalisyon yapmak istemektedir. Katılım stratejisi ilk seans “müşteri” iken  ikinci seans daha çok “şikayetçi” olarak gözlemlenmiştir. Boşansalar dahi ebeveyn rolleri  devam edeceği için iletişimlerini sağlıklı yürütmeleri gerekmektedir. Bu yüzden düşünce  hataları üzerine envanter doldurmaları ve birbirlerini eleştirirken kişilikten çok davranışa  yönelik eleştiri yapmaları ödev olarak verilmiştir.

Gelecek Görüşme İçin Planlama: Bir dahaki seansın bir hafta sonra olması planlanmıştır.  Çiftin artık boşanma konusunda kararlılıkları devam ediyorsa üçüncü seansta çocuklara  yönelik sağlıklı boşanma süreci için amaç ve çözümler üzerine gündem belirlenmeleri  istenecektir. Yine Çözüm Odaklı Terapi ekolü kullanılmaya devam edilecektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir